"Aylak olmak da zor iş!"
Çok zor sayın C, çook!
Bir yazar düşünün ki üniversite hocaları; Reşit Rahmedi Arat, Halide Edip Adıvar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Caferoğlu, Ali Nihat Tarlan, Fahir İz gibi mükemmel kalemler olsun. Onların etkisinde kalsın, onlardan ilham alsın... Karşınızda Yusuf Atılgan! 1921 Manisa doğumlu, edebiyat
Çoğunu okumadım sağdan soldan derledim:
Aşkın Şehidi - Ahmet TURGUT (Bozkırın Sırrı Türk Peygamber romanını öneririm)
Aşkın Elçisi - Ahmet TURGUT
Aşkın Secdesi - Ahmet TURGUT
Yakut Türkü, tam mânasiyle, yemeğe düşkündür. Başlıca gıdayı at ve sığır etiyle, inek veya kısrak sütü teşkil eder. Kırgızlar gibi ekmeği bilmezler. Kuru ve taze balık da yerler. Esas içkileri kımız’dır. Çay içenler de vardır. Rus idaresi alkollü içkileri de sokmayı ihmal etmemiştir.
Divanü Lügat-it-Türk adını taşıyan bu eserin bugün yeryüzünde bir tek yazma nüshası vardır. O da İstanbul'da Fatih Millet Kütüphanesi'nde Ali Emirî kitapları arasındadır. Kaşgarlı Mahmut'un diğer eserleri maalesef ele geçmemiştir.
Uygurlarda fikir hayatı da yüksek bir seviyeye ulaştırılmıştı. Çin kaynaklarına bakılacak olunursa, Uygur hükümdarlarının saraylarında yerli ve yabancı tarihçiler, şairler, âlimler, sanatkârlar, musikişinaslar sempatik bir himayeye mazhar olmuşlardır. Mürebbilerin şehzadelere ve yüksek tabaka çocuklarına ders verdiklerini, şiir inşad edecek kadar kudret sahibi olduklarını, kütüphanelere rastlandığını Uyguristan'da seyahat etmiş Çin gezginlerinden öğrenmekteyiz. Hatta elimize geçen bir Uygur el yazısı, bir Uygur şehzadesinin fevkalade güzel "kobuz" çalıp şarkı söylediğini nakletmektedir. Böylece Turfan vahasında geniş bir yayılım sahası bulunduğundan şüphe etmediğimiz musiki zevki, Uygur Türklerinde, şimdiye kadar pek az araştırılan manzum bir edebiyat nevinin de doğmasında amil [etken] olmuştur. Seyahate çıktıklarında musiki aletlerini de beraberlerinde taşıyacak kadar musikiye düşkün oluşları bunun başlıca delilidir.
Ahmet Caferoğlu'nun bu eseri artık çağdaşlığını kaybetse de yine de önemli bir eser. Yazar eserini Sovyetlerin ayakta olduğu zamanlarda yazdığı için bahsetmiş olduğu çoğu Türk kavmini doğal olarak Sovyetler idaresi altında bulunduklarını söylüyor. Yazar oldukça milliyetçi bir tavırla eserini yazmış. Her ne kadar her bölümün sonunda kaynakçasını vererek akademik bir eser hüviyetine büründürse de eserini bence daha çok üniversite çağındaki Türk gençliğine dünyadaki bütün Türk kavimlerini kısa kısa tanıtan bir eser olmuş. Bu konular üzerinde okuma yapmak isteyen herkese tavsiye ederim. Ancak bu konu üzerine daha önce gerekli okumaları yapmış kişileri tatmin etmeyecek bir eser.
Türk KavimleriAhmet Caferoğlu · Altınordu Yayınevi · 201616 okunma
Coğrafik durumu dolayısıyla, yabancı dil tesirinden uzak kalan Yakut Türkçesi, bu güne kadar koca sahanın, rakipsiz bir ifade vasıtası olmuş, memuriyetle ve sürgünle gelenler kim olursa olsun, Yakutçayı öğrenme zorunda kalmışlardır.
•Divana ayrıca bir Türk haritasının da eklenmesi unutulmamıştır.
• Haritanın ana merkez noktasını Türk hükümdarlarının oturdukları Balasagun şehri teşkil etmektedir. •Diğer coğrafi adlandırmalar, haritanın merkezine göre ayarlanmıştır.
• Türklere ait olmayan yerlerin haritaya alınmayışı , Kaşgarlı'nın milli şuurundan ileri gelmiştir.
Türk dünyası ,bu eserin yaşı ile birlikte,Xl.asırdaki ile bugünkü hayatını bir daha gözden geçirme fırsatını bulacak , tarihi kültür birliğinden bugün de hiçbir şey kaybetmediğine şahit olacaktır.
•Türk şivelerinin en kolayı Oğuz Türklerinin kullandığıdır
•En sağlam ve en doğru Türkçe Tuhsılarla yağma boylarının konuştukları Türkçedir.
•Türk şivelerinin en incesive zarifi , hatta en açığı Hakaniye Türkçesidir.
Kaşgarlı Mahmud'un, eldeki kısıtlı bilgilerle edebî, tarihî, coğrafî ve kültürel yönleri ortaya koyulmuş. Bu konuda kaynak sıkıntısı çekilmesine rağmen Ahmet Caferoğlu, elinden geldiğince konuyu anlatmaya çalışmış. Eserde hamasî bir üslubun hüküm sürmesinden rahatsız olsam dahi salt bilgi bakımından güzel malumatlar içermekte.