Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aynı Havayı Hissetmek
Bir cemaate, bir dünya görüşüne, bir dine, bir aileye, bir ülkeye ait olmayı hepimiz isteriz. Modernite tecrübesi bireysel özgürlüğü, yani kişinin kendi hayatını ve kimliğini özgürce yaşayabilmesini temel düsturlarından biri olarak vazetse de ait olma duygusunun önüne geçemez. Aidiyetin bize sağladığı emniyeti ikame edebileceğimiz ne vardır ki şunun şurasında? Aidiyet sadece belirli bir topluluğa üye olma duygusu değildir; o, kendine mahsus bir anlama ve anlaşılma duygusudur. Aynı lisanı konuştuğum insanların arasında rahat ve huzur içinde olmamdan daha tabii ne olabilir? Ait olduğum topluluk dünyayı benim anlayabileceğim şekilde anlamlandırır ve benim sözlerimi, onun ötesinde, o sözlerle neyi kastettiğimi anlar. Bu beni rahatlatır. Çünkü, dünyayı anlamlandırma biçimim ait olduğum topluluk tarafından onaylanmaktadır. Yalnız ve biçare değilim, benim gibi düşünenler olduğuna göre, yanılma ihtimalim de az. Üstelik bu dünyada en çok ihtiyaç duyduğum şeyi gerçekleştiriyorum, diğer insanlarla ilişki kuruyorum, yaşadığımı, var olduğumu onaylatıyorum.
Sayfa 11
İnsanları inançlarından dolayı aşağılamanın ne kadar ilkel bir davranış tarzı olduğunu düşündüğü için bağışlayamamıştı babasını. ... Selva asla inanmak istememişti babasının başka dinden biriyle evlenmesine itiraz ediyor olmasına. Sevdiği, saydığı, gözünde büyüttüğü babası bu kadar fanatik olamazdı. Neydi bu din? Selva'nın gözünde, insanların simalarında, ırk özellikleri gibi apaçık görünmeyen, kendi yüreğine de tam sinememiş bir aidiyet duygusu, bir seremoniler yelpazesiydi. Camilerde, kiliselerde, sinagoglarda sürdürülen ibadet ve dua fasılları... Oralara girilip huşu içinde Tanrı'ya yakarılırken, onunla bitünleşilirken, din ne hoş bir şeydi. Evinde yaşanan ramazan aylarının, iftar sofralarının, kaçırılmamasına özen gösterilen bayram namazlarının, sakız gibi beyaz yemenilerle namaz kılan büyükannelerin ve müezzinlerin yanık sesleriyle okudukları ezanların, hele de akşam ezanlarının ilahi bir gizemi vardı onu saran. Ama yaşamın akışı içinde koşuştururken ayak bağı olmamalıydı insanlara din. Ne fark ederdi başka inanca bağlı birini sevmesi? Ah baba, ah! Kızını gözden çıkarmaya değer miydi damadının dua etmek, evlenmek ve gömülmek için cami yerine sinagoga gidiyor olması?
Reklam
80 syf.
7/10 puan verdi
·
14 saatte okudu
Emanet çocuk, ailesinin maddi yetersizlikleri sebebiyle geçici süreliğine bir çiftin yanına kalmaya gönderilen bir kız çocuğunun gözünden anlatılan kısa bir roman. Yeni bir yere, yeni insanlara adapte olmaya çalışan meraklı ve çekingen çocuk, çevresini gözlemleyerek aidiyet duygusu, sevilmek, aile olmak, ev kavramı üzerine bir sürü çıkarımda bulunuyor. İrlanda kırsal yaşamı çok canlı bir şekilde betimleniyor. "Anne with an A" tadında bir kitap. Yer yer gülerek, yer yer kalbim kırılarak, büyük bir keyifle okudum
Emanet Çocuk
Emanet ÇocukClaire Keegan · Jaguar Kitap · 20212,417 okunma
72 syf.
9/10 puan verdi
Londra Kulesi  ~ Natsume Soseki Natsume Soseki, Meiji döneminde Japon edebiyatında önemli bir figür hâline gelmiş ve çağdaş Japon romanının gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. Meiji dönemi, 1868-1912 yılları arasında Japonya'nın hızlı bir modernleşme sürecinden geçtiği devredir. Bu dönem, Japonya'nın hızlı modernleşme sürecini
Londra Kulesi
Londra KulesiNatsume Soseki · Fol Kitap · 202332 okunma
Yani, insanın ilklere; Allah'a, Peygamber'e, annesine, vatanına karşı bir âidiyet duygusu yoksa diğer âidiyetlerine de şüpheyle bakılır.
İç barış ve huzur açısından kötü olan Kürtçe değil, dışlanmışlık duygusudur, yabancılaşmadır. Yaşadığı topraklarda, kendi memleketinde dışlanmışlık duygusuna kapılan, aidiyet duygusu yara alan insan, hele bir de yoksulsa, geleceğe dönük umutlarını yemişse, kolayca çengellenebilir, olmadık davaların peşine takılabilir çünkü... Demokrasiydi, Avrupa’ydı geçin. Bir insanın kendi anadilinde yasakların kalkması önce insanlığın gereğidir.
Sayfa 546 - Doğan(epub)Kitabı okudu
Reklam
Bu İllete Ne İyi Gelir?
Bu illete ne iyi gelir? Bu rezilliğe ne iyi gelir? Yaşananları anlamlandırma çaban Başarısız olmuşsa gelir bu illet. Bırakmaz yakanı, hayatına yeniden Anlam kazandırmalı.
125 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
" Gençliğin kültürel aidiyet ve kimliği siyasi ,ıdeolojik çatışmaların boğucu ortamında günbegün daha fazla aşınmaktadır. Bunun neticesinde gençlerin güven duygusu zayıflamakta, mahremiyet bilinci yok olmakta ,ahlaki, manevi ve milli bağları gevşemekte, helal haram hassasiyeti örselenmekte, tüketim ve marka bağımlılığı artmakta , okuma alışkanlığı zayıflamaktadır. Tüm bunların kıskacında kıvranan bir gençlikten kendi kültür ve medeniyetinin gelecek tasavvurunu kurgulaması ve onu sahiplenmesi tabii olarak beklenememektedir." (Alıntı) Yazar elimizdeki anlam yapılarının topyekûn yitip gitmesinden yakınır. Neslimizin gözlerimizin önünde kapitalizm kapanına kıstırıldığından ve kendi öz değerlerimizden bi haber olduğundan bahseder . Kendi özümüzü özümsemek dileğiyle...
Kayıp Kimliklerin Bilinç Tıkanması
Kayıp Kimliklerin Bilinç TıkanmasıAdnan Bülent Baloğlu · Diyanet İşleri Başkanlığı · 2022123 okunma
X Kuşağı
X nesli, 1965-1979 arası doğanlara denir. Bu durumda en yaşlısı 54, en genci 40 yaşındadır. X nesli kurallara uyumlu, aidiyet duygusu güçlü, otoriteye saygılı, sadık, çalışkanlığa önem veren bir kuşak olarak tanımlanıyor. İş yaşamlarında çalışma saatlerine uyumlu olup iş motivasyonları yüksektir. Belirli çalışma süresinden sonra kademe atlayabileceklerine inanırlar ve sabırlıdırlar. Daha çok yaşamak için çalışırlar. Ayrıca, bu nesil, bir takım icatlara, buluşlara şahitlik etmiştir. Dünyaya gözlerini merdaneli çamaşır makinesi, transistörlü radyo, kaset çalar ve pikapla açan X nesli sakinleri pek çok dönüşüm yaşamıştır. Özellikle, teknoloji açısından düşünüldüğünde, bilgisayar sistemlerinin dönüşümü ve buna bağlı değişen iş yapış şekillerine adapte olmaya çalışmışlardır. Ülkemizin %22’sini oluştururlar.
1.000 öğeden 861 ile 870 arasındakiler gösteriliyor.