"Dinin elden çıkışı sünnetin terkiyle başlar.
Halat nasıl lif lif kopup parçalanırsa, din de sünnetin birer birer terkiyle ortadan kalkar."
(Dârimî, Mukaddime 16)
Şeytanın mühim bir desîsesi, insana kusurunu itiraf ettirmemektir, tâ ki, istiğfar ve istiâze yolunu kapatsın.Hem nefs-i insaniyenin enâniyetini tahrîk edip, tâ ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin, âdeta taksirattan takdis etsin.
"Şüphesiz ki Helal belli, haram da bellidir.Bu ikisi arasında çok kimselerin bilmediği şüpheli şeyler vardır.Her kim şüpheli şeylerden korunursa, dinini ve namusunu korumaya talip olmuş demektir.Kim ki şüpheli şeylere dalarsa, tıpkı bir korunun çevresinde hayvanlarını otlatan bir çobanın sürüsünün çok geçmeden o koruya dalacağı gibi o da haramların içine düşüverir.
Allah'ın(c.c.) korusu da yasaklarıdır.Uyanık olunuz: Vücudun içinde bir çiğnem et vardır.O iyi olduğunda bütün cesette iyi olur.O bozulduğunda ise bütün bünye fesada uğrar.Biliniz ki o kalptir."
*Buhari, Müslim
Bunun için de hem parasal yönden, hem nesillerimizin sağlığı yönünden, hem de inançlarımız yönünden başta gıdalarımız olmak üzere ilaç ve kozmetik ürünlerinde çeşitli vasıtalarla Batı'nın MODERNİTE adı altında bize empoze etmeye çalıştığı başta yabancı yaşam tarzı ve beslenme biçimine karşı Helal ve Tayyib yaşam tarzına geçerek Helal ve Tayyib sertifikalı ürün tüketme isteği talebimizde ısrar etmemiz gerekmektedir.
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki; Helal ve Tayyib Yaşam Sistemi ihtiyacı, Müslümanların (hatta bütün insanların) en kutsal tüketici haklarıdır.Bu hak onların olmazsa olmazı ve îmani bir meselesidir.
Helal ve Tayyib, mükemmel kaliteyi anlatan bir ifadedir.Tayyib demek; sağlıklı olmak, hijyenik olmak, temiz olmak ve kaliteli olmak demektir. Helal gıda ise; Allah'ın izin verdiği gıdaları bildirmektedir.
İnsanlık kendi elleriyle icat ettiği teknolojik bir çarkın içerisindeki çaresizliğini bugün daha iyi anlamıştır.Çünkü; Müslüman ümmetin bütün dünyada "Helal Lokma" konusunda uyanışı başlamış bulunmaktadır.
Klasik savaş, bedenleri, cepheleri, cephaneleri, statejik mekânları ve toprakları hedeflerken, psikolojik savaş beyinleri, düşünceleri, algıları, yorumları ve gönülleri hedeflemektedir.