Bu sırada başka bir Yunan kuvveti Doğu Trakya`ya girmiş ve Edirne'yi ele geçirmişti. Churchill, "Yunan gücünün bu büyük ve umulmadık başarısı, müttefik devlet adamları tarafindan alkışla karşılandı" der. İtilaf kuvvetleri generalleri gözlerine inanamıyorlardı; Lloyd George çok sevinçliydi. Bir kez daha o haklı, askerler haksız çıkmışa benziyordu. Bu sefer Spa'da toplanan konferansta, " Yenildiler," diye övündü. "Askerlerini toplayıp Mekke ye doğru kaçıyorlar.
Lord Curzon sinirlenerek, "Ankara'ya," diye düzelti.
Lloyd George, " Lord Curzon, benim önemsiz yanlışlarıma bile dikkat
edecek kadar naziktir,' diye devam etti.
Kim bilir kaç milyon bebek, doğduktan sonra sevinçle, alkışla karşılanmış, daha o anda yaşlanmaya başladığı ve ölüm mahkûmu olduğu anasının babasının aklından bile geçmemiştir.
Hepimiz öleceğimizi biliriz ama öldürüleceğimiz aklımıza gelmez, diye yazdım. Kim bilir kaç milyon bebek, doğduktan sonra sevinçle, alkışla karşılanmış, daha o anda yaşlanmaya başladığı ve ölüm mahkûmu olduğu anasının babasının aklından bile geçmemiştir. Daha da tuhafı hiç kimse doğan bebeğin bir gün öldürülebileceğini, bir cinayete veya bir kazaya kurban gidebileceğini, idam edilebileceğini, savaşta ölebileceğini düşünmez. Oysa bunların hepsi insanlar için. İnsanlık tarihi boyunca milyarlarca kişi "normal" denilen şekilde yaşlanıp ölmemiş, öldürülülmüş.
Alkış hep dışarıdan geldiğinde bir tür bağımlılık geliştirir ve aferin iptilasının yarattığı yoksunluğu daha çok aferin ve daha çok alkışla yatıştırmak isteriz.
İnsanlar, kendilerini nedense hayvanlardan daha akıllı sanır. Halbuki insanları kandırmak hayvanları kandırmaktan daha kolaydır. Çoğu insan gerçek olmadığını bile bile övülmeye, önemsenmeye ve alkışlanmaya bayılır. Para, şöhret ve alkışla kandırılmayacak çok çok az insan vardır. Erkeklerin pek çoğuysa bu insanî zaafların üstüne bir de cinselliğe karşı çok iradesizdir. Oysa hayvanları kandırmak böyle kolay değildir. Korkunun, yalanın, zalimin kokusunu alır almaz çeker gider hayvanlar.
Evet! …….şu dünya dersi’ni verdi,
Yeter artar bu hikmet; ihtiyara, kâhile, gence.
Kabul etti bunun tatbikini alkışla yardaklar,
Maarif zindanında ilme, tarihî bu işkence!
Huzurunda bu zatın intihar eylerdi Cebrail,
Bilinseydi ezelde hilkatin bu sırrı evvelce;
Yıkardı arşı, kürsiyi, eğer çıksaydı bu dâhi
Bu şahane cehalet uğratırdı Tanrı’yı felce!