Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ÜÇLER, YEDİLER, KIRKLAR KİMDİR ? OKUYALIM 3 7 40 Her birinin ayrı ve farklı vazifeleri bulunan Allah dostlarına tasavvuf lisanında “Ricâlu’l-gayb”, “Ricâlullah” ya da bir başka ifadeyle “Gayb erenleri" de denilmektedir. Arapça’da yetişkin, büluğa ermiş insan manasına gelen "racül" kelimesinin cem’îsi
Akarsu başlarına gitmek, akarsuların ve esen rüzgârların Sesini dinlemek kalbe gelen yersiz Düşünceleri defetmek için yardımcı Olan tedavilerdendir. Zira sular ve Rüzgar aralıksız, hiç durmadan Allah Teâlâ'nın "hû" ismini zikr eder. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî {K.s}
Reklam
VEHHÂBÎLİK...
- "18.asır ortalarında Arabistan yarımadasında ortaya çıkan, on dokuzuncu yüzyılda geniş bir bölgeyi etkisi altına alan dînî ve siyâsî bir akım. Kurucusu Şeyh-i Necdî diye de anılan Muhammed bin Abdülvehhâb’dır. Benî Temîm kabîlesine mensûb olan ve 1699 (H. 1111) senesinde Necd gölündeki Hureymile kasabasına bağlı Uyeyne köyünde doğan
Allah İsmini Zikr
Şayet mü'min zikrullaha devam edip, "Allah, Allah, Allah" derse, Allah tarafından verilen bir güce, izzete ve zafere nâil olur. Yalan söyleyene Allah lanet etsin. Bu yönüyle (esas güzellik) iyiliklerin kaynağı, kalbden dünya sevgisinin sökülüp atılmasıdır. Vesselâm.
Sayfa 182 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
"...Dilini damağına yapıştırarak Allah ismini kalbinden alarak (...) söylemek... Kalbine götürüp kalbinden alarak... Bu «zikr-i hafî»dir. Yani gizli zikir... «Zikr-i celi» ise herkesin duyacağı kadar sesli zikir..."
Büyük Doğu Yayınları(Epub)Kitabı okudu
~Üzerimizdeki imanî vazifenin ifasını gerçekten en asli dert ve endişe edinmişsek; ~gerçekten hayatımızı Rabbimizi olabildiğince 'tesbih ve zikr ederek yaşamayı hedeflemişsek; ~kendini 'en yüksek rab' ilan eden firavunlaşmış nefisler ve firavunlaşmış kollektif nefs-i emmarenin bu küfri iddiasını lâyık olduğu derecede alçaltıp Allah'ın ismini ve şanını lâyık olduğu şekilde yüceltmeyi vazife bilmişsek, ==> uhuvvetin hayatımızın esası ve zenbereği haline gelmesi gerekiyor. ==> Tek başına, münzeviyâne fütuhatlar ummak yerine, mü'min kardeşlerimizle aynı yolda beraberce yürümeyi becermemiz gerekiyor. ==> Bu da, onların şahsımızdan ayrı ve farklı insanlar olduklarını peşinen bilerek, farklılığı bir yalnızlaşma ve kopma konusu kılmayacak bir nefis terbiyesi ve hikmeti kuşanmamızı gerektiriyor.
Reklam
Bedir Gazvesi Ramazân’ın 17. Gününde Vuku Bulmuştur
İki ordunun buluşup da hakla bâtılın birbirinden ayrıldığı, furkan niteliğini hâiz olan Bedir Gazvesi de Ramazân-ı Şerîf ayının on yedinci gününde gerçekleşmiştir. Abdullah ibnü Mes‘ûd, Ali ibnü Ebî Tâlib, Hasen ibnü Ali, Urve ibnü Zübeyr, Ebû Bekir ibni Abdirrahmân, Âmir ibnü Rabî‘a, Zeyd ibnü Erkam, Zeyd ibnü Sâbit ve Amr ibnü
zümer 73 Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere buraya girin.” ''Lâ İlâhe İllallah الله '' ''Lâ İlâhe İllallah الله '' “Beni zikrediniz, anınız ki, ben de sizi
İkra emrinin nesnesi nedir?
Fiilin nesnesini tayin bakımından umurní kanaat böyle olmakla birlikte, biz farklı bir yorumun kapısını aralamanın da mümkün olduğunu düşünüyoruz. Sözgelimi şu ayetlerin grameri üzerinde biraz duralım: "Rabbi'nin azim ismini (bi-ismi rabbike'l-azim) tesbih et!" (Vakia: 74,96; Hakka: 52) . "Rabbinin yüce ismini (isme rabbike'l-a'lâ) tesbih et!" (Ala: 1) • “Rabbinin ismini (isme rabbike) zikret!" (Müzzemmil: 8; İnsan: 25; Ala: 14) “Rabbinin ismi (ismu rabbike) yüce, çok yüce!" (Rahman: 78) Rabbin isminin zikr, tesbih ve tebrik (takdis) edilmesiyle alâkalı bu kullanımlar, acaba "ikrá bi-ismi rabbike...” formuyla birlikte düşünülebilir mi? Acaba ayetteki ikrá emri, Rabbin ismi terkibini kendisine nesne olarak alabilir mi? Cenab-ı Allah, Peygamber Efendimize ilk inzâl eylediği bu ayette, ondan ismini ilan ve inşâd (zikr u tesbih) etmesini istiyor olabilir mi?
Sayfa 93 - Kapı yayınları
Kitâb, (Müslimânların za’îf noktaları) olarak, zikr etdiği yukarıdaki maddelerden sonra, müslimânları, dinleri olan İslâmiyetin maddî ve ma’nevî üstünlüğünden câhil bırakmanın lâzım olduğunu tavsiye ediyordu. Ayrıca, islâmiyyet hakkında, şu bilgilere de yer veriyordu: 1- İslâm, birlik ve berâberliği emr edip, tefrikayı yasaklıyor. Kur’ânda,
28 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.