Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Vatan sevgisi imandandır" Hem Dünya hem Ukba Vatanına
İnsanın asli vatanına olan özlem ve sevgisine: "İman" denir. "Vatan sevgisi imandandır" sözündeki vatanın, Allah'ın yanı olduğu belli olduğuna göre, insanın orayı özlemesi de doğaldır.
Pan YayınlarıKitabı okudu
Geldim o dost ilinden koka koka gülünden, Niyâzî’nin dilinden çağırıram dost dost. Beyitte geçen “Geldim o dost ilinden” sözlerinde: Çünkü vatanın aslı Allah Teâlâ’dır. Onun için Hazreti Resul: “Hubb‐ül vatan min‐el îmân”, “Vatan sevgisi Allâhtandır” buyurdu: Yani Allah Teâlâ’ya muhabbet (sevgisi) imandandır demektir.
Reklam
Allah kalbin içini iman, Allah bilgisi ve Allah sevgisi için yaratmıştır. Kalbin dışını ise hariçteki varlıkları sevmek için. Dışarıdaki varlıkları kalbin içine yerleştirmeye çalışmak büyük bir hatadır.
Kalplere sevgiyi yerleştirecek olan şey davranışlardır. Dolayısıyla sevginin teşvik edilmesinde temel gaye aslında kâmil imanı elde edebilmektir. Zira insan, sevgi sayesinde olgun bir imana sahip olur, imanın lezzetini alır. Resûlullah, insanın hakiki sevgilere gönlünde yer vererek imanın tadına varabileceğini şu şekilde ifade eder: "Şu üç özellik kimde bulunursa o kişi imanın tadına erer: Allah ve Resülü'nü herkesten çok sevmek, sevdiği kişiyi sadece Allah için sevmek, imandan sonra küfre dönmekten, ateşe atılmaktan çekindiği gibi çekinmek." Dâvûd (as) da Allah'tan sevgisini şöyle istemektedir: "Allah'ım, senden seni sevmeyi, seni seven kişiyi sevmeyi, senin sevgine ulaştıran ameli isterim. Allah'ım, senin sevgini bana kendimden, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli eyle" Hz. Dâvûd'un Allah'tan talebi sevgi olduğu gibi, "Allah'ım beni sevginle rızıklandır." buyuran Allah Resûlü'nün duası da O'nun sevgisidir. Çünkü sevgi imanın özüdür. Sevgiyi öğrenmemiş, sevgiye kapılarını açmamış, sevmeye yeteneksiz bir kalp, mümin kalbi olamaz. Hz. Peygamber bu durumu şöyle ifade eder: "Îmân etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız."19 Bu nedenle müminin kalbi, kemale ermiş bir imanı elde etmek uğruna sevgiyi arar, sevmeyi ister. Allah ve Resülü'nün sevgisi nihayetinde cennete girmeye vesile olur. Zira kıyamet günü için Allah ve Resûlü'nün sevgisini hazırladığını söyleyen sahabiye Sevgili Peygamberimiz, "Kişi sevdiğiyle beraberdir." buyurmuştur. 20 19 (M194 Müslim, Îmân, 93.) 20 (B6168 Buhârî, Edeb, 96;)
Ülfet...
"Karına aşık oldun mu?" "Evet. Ben onu çok sevmiştim." “Peki şimdi sevmiyor musun?” SinHa’nın bu sorusu, Gönül'ün dikkat kesilmesine yetti. Büyükbir merakla yanı başında oturan kocasının ağzından çıkacak söze kulak kesildi. Çünkü kocası "Onu sevmiştim." demişti. Acaba şimdi sevmiyor muydu? Yahut sevgisi mi azalmıştı? Bilge, bu sözünün eşinin kalbinde dalgalanmalara neden olduğunu hemen sezdi ve: “Tabii ki seviyorum!” dedi. "Peki şimdiki sevginle, ona kavuşmayı istediğin dönemlerdeki sevgin aynı mı?” "Elbette şimdi biraz daha farklı.” "Neden farklı olduğunu biliyor musun?” “Bilmiyorum." demekle yetindi Bilge. Bu sorgulama Bilge'nin de Gönül'ün de bir parça gerilmesine neden olmuştu. SinHa iki tarafı da yatıştıracak bir ses tonu ile: "İşte bu, alışmadır. Yani ülfet. Allah'a imanda da en tehlikeli nokta ülfettir. İnsanlar mensup oldukları dini atmosferi hazır bulurlar ve büyüklerinden gördüklerini taklit ederler. İşin özüne inmeyi akıl etmezler. Tekrarlayıp durdukları eylemleri ibadet zannederler. İbadetlerinde samimidirler ama bunu, yüreklerindeki imanın bir gereği olmaktan çok, öyle alıştırıldıkları için yaparlar. Bugünkü İslam yurtlarının durumu da bunu göstermektedir. Çünkü onlar, Allah'ın varlığı meselesini hazır bir postula olarak benimserler ve tekrarlayıp dururlar. Oysa Allah'a iman etmekle bir tanrının varlığını bilmek birbirinden çok farklı şeylerdir."
Bəqərə 165.Ayə
"Ayədə “İman gətirənlər isə ən çox Allahı sevərlər” ifadəsi işlədilir. Göründüyü kimi, ayənin bu hissəsində möminlərin təkcə Allahı deyil, sadəcə Allahı ən çox sevdikləri ifadə edilir. Belə olduqda, təbii ki, insanlar sevgisi halal, ağlabatan və uyğun olan Allahdan başqa varlıqları sevəcəkdirlər. Bu, Allahın insan fitrətinə verdiyi təbii və eyni zamanda zəruri şərtdir. Yetər ki, başqa sevgilər bizə Allah sevgisini unutdurmasın və onun önünə keçməsin.
Reklam
"Allah Teala'nın kendisi kalplerde olmaz. Olursa, O'nun sevgisi ve korkusu olur. O'na iman etmenin yeri de kalptir."
Sayfa 13 - Hikmet NeşriyatKitabı okuyacak
İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları, Allah'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı.
Sayfa 25 - Bakara Sûresi-165Kitabı okudu
~~ ^Üçüncü kısım; zayıflardır. Bunlarda mal sevgisi oldukça fazladır. Fakat yine de, Allah sevgisinden fazla değildir. Bu sebeple bunlar, Allah teâlâ'nın kesin emri ve farzı olan zekâtı gönül rahatlığı ve hoşnutlu­ğuyla verirler. Fakat ondan sonra kalan mallarını elle­rinde tutarlar. Bunların derecesi, iman ve Allah sevgisi açısın­ dan en aşağı derece olduğu için, bu derece sahiplerin­den olmamaya çalışmak, bunun içinde ara sıra farz olmayan hayırlar yapmak ve sadakalar vermek lâ­zımdır.
~ Yol, demiş bir kadın. Uzunluk, çile... Yol, demiş bir çocuk. Yorgunluk, gurbet, gariplik, içe sinmişlik hali. Yol, demiş bir genç. Burukluk, tanımsızlık, belirsizlik. Yol, yok, demiş bir pir-i fani dede. İleriye mi, geriye mi bakacağından kararsız : Yol, diye titremiş cansız bedeni gibi sesi de. Yol ayrılık... / 49 ~ Siyah, kalbin temsili
Nesil Roman YayınlarıKitabı okudu
Reklam
... iman ettikten sonra, Allah sevgisi, ancak O'nun maddi-manevi nimetlerini ve azametini çok düşünmek, kalb ve dil ile O'nu çok zikretmekle vücuda gelebilir. Bunlar ise ancak zaman zaman gerçekleşen ve tekrarlanan uzlet, halvet ve dünya meşguliyet ve gürültülerinden uzaklaşma ile mümkün olabilir. Müslüman, bunları gerçekleştirdiğinde ve bu vazifeyi hakkıyla ifa ettiğinde kalbinde muazzam bir ilahî muhabbet yeşerir. Bu sevgi, her zorluğu kolaylaştıran, her tuzağı bertaraf eden, her çeşit eziyet ve işkenceyi önemsiz hale getiren ve kişiyi her türlü alay ve tahkire karşı güçlü kılan bir sevgidir. İşte bu, müslüman davetçinin kuşanması gereken en büyük silahıdır. Allah'ın, Hz. Muhammed'e [s] İslâm daveti görevini verirken ona [s] bahşettiği en büyük silah da bu idi.
SAİD'İN ALÂMETİ...
Said (saadette-imânda) olanın en küçük alâmeti şudur ki, her zaman ve mekânda, her iş ve davranışta gözünün ucu İlâhî hikmete bakar. Böylesinde Allah sevgisi vardır; böyle olmayanlar ise imân kapısından kovulmuş olanlardır...
Sayfa 84 - Parçalar -Efendi Hazretlerinin; ders, takrir ve mektuplarından-, Keşif-İlim, 4. Basım, Büyük Doğu yayınlarıKitabı okudu
Allah sevgisi ne kuru laftan öteye geçmeyen bir iddia, ne de vicdani bir aşkla gerçekleşmez. Bu sevgi Allah ve Rasulüne tabi olmak, onun gösterdiği yolda yürümek, O'nun hayat tarzını gerçekleştirmekle olur. İman da şüphesiz ki ağızlarda gevelenen boş laflar, coşan duygular, dikilmiş alametler, sembolik ibadet- ler değildir. İman ancak Allah ve Rasulüne itaat, peygamberin getirdiği Allah'ın emir ve yasaklarına uymak ona göre hayatı belirleyip yaşamaktır.
321 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.