Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Amelsiz Âlimler
Bir grup, dini ve akli ilimlerin temellerini öğrenip bunlarda derinleşmişlerdir. Tamamen bu konularla meşgul olduklarından, azalarını göz önüne alarak onları günahlardan koruyup iyiliklere yönlendirmeyi ihmal ederler. İlimleriyle mağrur olur ve Allah katında kendilerinin yüksek bir dereceye sahip olduklarını ve ilimde, Allah'ın kendilerine
insan sevdiğine itâat eder. Allah için sevginin isbatına şu âyetler delalet eder: "Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler!" (Maide: 53). "İman eden kimselerin Allah'a olan sevgisi ise daha kuvvetli ve devamlıdır." (Bakara: 165
Reklam
"O(Mirzabeyoğlu), bir iman şovalyesi idi."
İçime BD-İBDA ateşini düşüren o zata ne kadar teşekkür etsem azdır. Hayatıma anlam ve bereket kattı. Müsbet ne yapmış isem Kumandan'dan aldığım paya borçluyum. Siyasî duruş, ahlâkî duruş, estetik duruş yanında, iştigal saham olan dinî ilimlerde de onun tefekkürî yönlendirmesi (İBDA fikriyatı) altın değerinde idi. Hele hele Üstad'ı nasıl seveceğimizi, Büyük Doğu fikriyatının ne mânaya geldiğini Salih Mirzabeyoğlu'ndan öğrendik. Salih Mirzabeyoğlu bize sadece kendini lanse etse, onun fikrî, ilmî, ahlâkî vs. çapı kendisine inanmamız için yeterli idi. Ancak o hiçbir zaman bencil davranmadı, bize Üstad'ı anlattı, açıkladı, hakikatini meydan yerine dikti. Üstad'ı gerçekten seven bir ferdin Salih Mirzabeyoğlu'nu sevmemesi, ondan istifade etmemesi düşünülemez. Ancak sevgi saf olacak, ön yargılar, kaprisler karışmayacak. Salih Mirzabeyoğlu'nun Üstad sevgisinden öte Allah ve Resulü sevgisi saf, temiz ve pazarlıksız idi, Üstad'ı da bunun için seviyordu zaten. Onda hiçbir bencillik edası yok idi, 7/24 davasıyla oturup davasıyla kalkan bir iman ve aşk adamı idi. Onu yakînen tanıyan Mevlüt Koç ağabeyin tesbitiyle, "O, bir iman şövalyesi idi."
Sayfa 52 - Kökler YayınlarıKitabı okudu
İkinci sebebe gelince: O, aslında imanın zafiyetidir. Sonra dünya sevgisinin kalbi istilå etmesidir. Ne zaman iman zayıf düşerse, Allah sevgisi zailleşir. Dünya sevgisi kuvvet bulur. Öyle bir vaziyete gelir ki, kalbde Allah sevgisinin yeri kal maz. Ancak nefsin konuşması olarak kalır. Ve nefsin mu halefetinde müsbet bir rolü görünmez. Şeytanın yolundan dönmekte herhangi bir etki yapmaz
Ebu Hamid Gazali der ki: Gece ibadetini kolaylaştıran iki sebep vardır ki biri zahiri diğeri de batınidir . Zahiri sebepler dört tanedir. 1. Kişi çok yemez ve içmez ise çok da uyumaz. Çok yerse gece ibadetlerine kalkması ağır olur. 2. Gündüz kendini yoracak boş işlerden uzak durmak. 3. Gündüz kaylule (öğle uykusu) uykusuna yatmak. Çünkü kaylule uykusunu uyuyan kişi gece daha az uyuyup ibadet etmeye daha güç getirir. 4. Gündüz fazla günaha dalarsa gece de ibadetten mah rum kalır. Gece ibadetine kalkmayı kolaylaştıran batıni sebepler de dört tanedir: 1. Müslümanlara karşı kin duymamak. 2. Kalbe Allah korkusunun galip gelmesi. 3. Gece ibadetinin faziletini bilmek. 4. En önemli etkenler de şunlardır: Allah sevgisi, kuvvetli iman, söylediği her şeyin Rabbine sesleniş olduğunun bilincinde olmak.
Sayfa 203Kitabı okudu
... iman ettikten sonra, Allah sevgisi, ancak O'nun maddi-manevi nimetlerini ve azametini çok düşünmek, kalb ve dil ile O'nu çok zikretmekle vücuda gelebilir. Bunlar ise ancak zaman zaman gerçekleşen ve tekrarlanan uzlet, halvet ve dünya meşguliyet ve gürültülerinden uzaklaşma ile mümkün olabilir. Müslüman, bunları gerçekleştirdiğinde ve bu vazifeyi hakkıyla ifa ettiğinde kalbinde muazzam bir ilahî muhabbet yeşerir. Bu sevgi, her zorluğu kolaylaştıran, her tuzağı bertaraf eden, her çeşit eziyet ve işkenceyi önemsiz hale getiren ve kişiyi her türlü alay ve tahkire karşı güçlü kılan bir sevgidir. İşte bu, müslüman davetçinin kuşanması gereken en büyük silahıdır. Allah'ın, Hz. Muhammed'e [s] İslâm daveti görevini verirken ona [s] bahşettiği en büyük silah da bu idi.
Reklam
Kibir bölümünden alıntılar
Neticeler insanlar için kapalıdır.Aklı başında olan neticeye bakar.Dunyadaki bütün faziletler, akıbet için istenir. Bilmiyorum,belki Allah buna hidayet nasib eder de,benim şimdiki mertebemde olur. Fakat herkese düşen vazife âkıbeti için kendi nefsini ıslah ve kalbini düzeltmekle meşgul olmaktır.Kendisi tehlikede olduğu halde başkasına acımak,
İtaat, sevginin semeresidir. Gazali'nin belirttiği gibi sevgi, itaatten önce gelir. Kişi, sevme fiilinden sonra tabii olarak itaat edecektir. "...Onlar şöyle dediler: İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır" âyetinde açıkça ifade edildiği gibi, mü'min, önce Allah ve Rasûlü tarafından kendisine emredilen her hükmü sevip kabul eder ve sonra teslimiyet gösterip itaat eder. Keza "Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz (emrini tutar, dininin emir ve yasaklarını uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır" âyetinde önemle vurgu yapıldığı gibi, önce hizmet, çalışma, gayret daha sonra ise, zafer, nimet ve huzur gelir
Seven ve sevilen arasındaki köprü:Zikir (zikretmek) anlamı
Sevgi, insanın şahsiyetinin özünde gerçekleşen özel ilgi ve alakadır. Bu alaka, seven ve sevileni birbirine bağlar. Seven sevdiğini her vesileyle anar ve onunla şahsiyetinin bütün yönleriyle bağ kurar; kalbi ona bağlıdır. Bu tespitlerden hareketle şu söylenebilir. Sevgi, hem Allah ile kul arasında, hem de diğer insanlarla bağın kurulmasında önemli âmildir. Sevgi, yaratıcıyı her an hatırlamak ve "...Nerede olursanız, o sizinle beraberdir..." inanç ve şuuru ile O'nu zikretmektir. Bu alakadan dolayıdır ki, Kur'ân'da en fazla emredilen ibadet Allah'ı zikirdir. Nitekim bu hususta inananlara şöyle emredilmiştir: "Ey iman edenler! Allah'ı çok zikredin. Onu sabah akşam tesbih edin." Kur'ân'da hiçbir ibadet hakkında “kesîr” (çok tabiri) zikredilmemiştir. Kur'ân ve Sünnette her ibadetin vakti ve miktarı belirtildiği halde, zikir için böyle bir sınırın olmaması, seven ile sevilenin arasında önemli bir köprünün inşasında zikrin temel kavram olduğunu göstermektedir.
Bu felaketlerden bizleri koruyacak olan İslâmiyet'tir. Peygamberi sevmek iman alâmetidir. İmanı anlamayan İslâm'ı hiç anlamaz. İslâm'ı anlamayan Peygamber sevgisi nedir bilmez. Allah hepimize O'nu sevmeyi nasip etsin. Ona çok çok salavat getirmemiz ve sünnetine uymamız gerekir. Peygamberi sevmenin alâmeti sünnet-i seniyyeye ittiba etmektir.
Reklam
İslâm dünya görüşünün âlem yapısındaki tevhit kavramı, Allah'a iman üzerine, bu da "mârifetullah" denen Allah'ı tanıma üzerine kurulmuştur. Mârifetullahın temelinde de "muhabbetullah" denen Allah sevgisi yer almaktadır. Kur'an bunu şöyle açıklar: “İnsanlardan bazıları, Allah'ın dışındaki varlıkları O'na ortak koşarlar ve onları sanki Allah'ı sever gibi severler. Halbuki Allah'a gerçekten inananlar (müminler), en çok Allah'ı severler" (el-Bakara 2/165).
Sayfa 49 - İsam YayınlarıKitabı okuyor
"İnsanları güzel ahlak sahibi yapmak ancak iman ve ibadet ile mümkündür. Nefislerini terbiye edemeyenler, medeniyet ve güzel ahlak sahibi de olamazlar. Allah sevgisi, ahiret inancı, cennet ümidi olmayan bireylerin nefislerini terbiye etmeleri neredeyse imkansızdır."
Vehen = Dünya Sevgisi
Soru : Dünya sevgisi ve ölümden hoşlanmama, imanın zayıflığı ile eş anlamlı değil midir..? Cevap : Elbette... İman zayıfladıkça, dünya sevgisi artar... Kulun Allah'tan ve Allah'ın bizden uzaklığı artar... Şu anda bizi meşgul eden problem ; sayının azlığı değil, aksine imanın zayıflığından kaynaklanmaktadır...
Hiç şüphesiz Allah sevgisi, kuru laflarla yapılan bir iddia olmadığı gibi, sadece gönlün aşkla dolması da değildir. Bunların yanında mutlaka Allah'ın elçisine uymak, onun getirdiği hidayet üzere yürümek ve nizamını hayata uygulamak da gereklidir. İman da, ne ağızlarda gevelenen laflar, ne coşan hisler ve ne de yapılan bir takım ruhsuz davranışlar değildir. Aksine iman, Allah'a ve Resulüne itaat ve Hz.Peygamberin getirdiği ilahi nizama göre davranmaktır.
321 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.