Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Babam otuz altı yaşında öldü: sevecen, sevinli ve maraziydi, yalnızca geçip gitmeye yazgılı bir varlık gibi, yaşamın kendisi olmaktan ziyade, şefkatli bir anısı. Onunla yaşanının yokuş aşağı gittiği yıl, benimki de yokuş aşağı gitti; otuz altı yaşımda canlılığımın en büyük noktasına indim.
İşsizin yirmi dört saati, sabah, öğle, ikindi, akşam, gece, gece yarısı diye birinden ötekine hissedilmeden geçilen altı parçaya bölünmez. İşsizin yirmi dört saati birbirinden bıçakla ayrılmış üç ayrı dünyadır. Sabah: evden çıkarken, hava yağmurlu, kapalı, karlı da olsa işsiz için aydınlık bir dünya vardır... Akşam: evin kapısından girerken dışarda güneş, renkler, ışıklar, şarkılar içinde rahat ve bahtiyar batsa da, işsizin bu ikinci dünyası karanlıktır, rüzgarlıdır, yağmurludur. Ve gece: işsizin bu üçüncü dünyası, içinde tek söz konuşulmayan bir dilsizler memleketidir.
Reklam
Son elli yılda insanoğlunun tüketimi altı kat arttı! Bazı hayvan ve bitkilerin nesli tükendi, tarım alanları azaldı, ormanlar yok oldu, su kalmadı. Daha fazla fosil yakıt, mineral ve maden çıkarıldı mecburen ve n'oldu? Deniz bitti! Dünyayı kirletmekle, ısıtmakla, doğasının dengesini bozmakla kalmadık, gezegenin doğal kaynaklarını tükettik!
Sayfa 53
Şu anda ülkede tam bir AVM patlaması yaşanıyor. Buluşmalar, sosyalleşmeler, hafta sonu aile gezmeleri, her tür eğlence hep alışveriş ve merkezleri etrafında dolanıyor. İndirim dükkânlarının kapısındaki kuyruk ve izdihamlar da cabası. Geçen gün haberlerde, yastıkların birer liraya satıldığı bir indirim dükkânında birbirini ezen kalabalığın arasından bir ev kadını, bağırarak kameralara anlatıyor: "Ben altı tane kapabildim, iki oğlum var, onlar da ikişer tane aldı, keşke on tane daha taşıyabilseydik!" Muhtemelen 4 kişi olan bu ailenin 20 adet yastıkla ne yapacağı ise meçhul! Türkler artık mümkün olduğu kadar çok malı, mümkün olduğu kadar çabuk alıp evlerine götürmek için yaşıyorlar!
Sayfa 42
"Adamın biri gidip, son zamanlarda gözlerinin dışarı fırladığını ve kulaklarının da devamlı uğuldadığını söyleyerek doktordan yardım istemiş. Doktor adamı muayene ettikten sonra ciddi bir eda ile başını sallayıp, bademciklerinin alınması gerektiğini söylemiş. Adam bademciklerini aldırmış fakat bunun bir faydası olmayınca başka bir doktora gitmiş. Bu doktor ise adama bütün dişlerini çektirmesini söylemiş. Adam bütün dişlerini çektirmiş ama ne gözlerinin patlaklığı geçmiş ne de kulaklarının uğultusu dinmiş. Bunun üzerine adam üçüncü bir doktora görünmeye karar vermiş. Bu doktor altı aylık ömrü kaldığını söyleyince adam çok üzülmüş. 'Mademki yakında öleceğim, bari o vakte kadar krallar gibi yaşamalıyım,' demiş. Gıcır gıcır son model bir araba almış, üniformalı bir şoför tutmuş, şehrin en iyi otelindeki bir daireye yerleşmiş, en lüks terziye yirmi takım elbise diktirmiş. Hatta gömleklerini bile bir gömlekçiye sipariş etmiş. Gömlekçi, 'Kol 16, yaka 34' diye ölçülerini alırken adam, 'Yaka 33' diye düzeltmiş. Gömlekçi tekrar ölçüp '34' diye ısrar edince adam: 'Ama ben hep 33 yaka giyerim,' demiş. Bunun üzerine gömlekçi omuz silkip: 'Siz bilirsiniz, ama ben sizi uyarıyorum 33 yaka giymekte devam ederseniz, gözleriniz patlar, kulaklarınız da uğuldar,' demiş"
Sayfa 63
Altı kilometrekarelik bir alanda yüz binlerce, hatta belki milyonlarca kuş yaşıyor olmalı; hiçbirinin tek kuruş kira ödemediğini düşünmek çok hoş.
Reklam
Çoğu zaman düşünülmeyen şey şu: İnsan, sevgi görmüş ya da görmemiş olabilir ama önemli nokta, sevgi gördüğü ya da görmediği yolunda beslediği düşüncedir.
Sayfa 27 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Altı kapısı vardı şehrin. Her kapıya bir harf işlenmişti.Rengi kırmızıydı kapıların. Aşkla giriliyordu ancak kapılardan. Aşkı olmayanlara açılmıyordu kapılar. Hatta düşmanlık dolu yüreklerin sahiplarine devasa kaleler gibi görünüyordu her kapı
Geri Kalışımızın Nedenleri
Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayåt-ı içtimåiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebiler, Avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber bizi maddî cihette kurûn-u vustâda durduran ve tevkif eden altı tane hastalıktır. O hastalıklarda bunlardır: Birincisi: Ye'sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi. İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimâiye-i siyasiyede ölmesi. Üçüncüsü: Adâvete muhabbet. Dördüncüsü: Ehl-i îmanı birbirine bağlayan nurânî râbıtaları bilmemek. Beşincisi: Çeşit çeşit sâri hastalıklar gibi intişar eden istibdat. Altıncısı: Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek. Bu altı dehşetli hastalığın ilacını da bir tıp fakültesi hükmünde hayat-ı içtimâiyemizde, eczahâne-i Kur'âniye'den ders aldığım"Altı Kelime" ile beyan ediyorum.
Sayfa 20 - Kurun-vusta : ortaçağ , Sıdk: doğruluk , Adavet : Düşmanlık , Muhabbet : Sevgi , İstibdat : Baskı ,Kitabı okuyor
Benim gibi yalnız biri için pazarları sevmenin güçlüğü anlatılmaz. Çözülmüş sarsak pazarlar öylesine altı çizilmiş oluyor ki…
Sayfa 27
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.