Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

harun inan

harun inan
@altocholie
finans - deü
denizli
25 Haziran 1999
14 kütüphaneci puanı
815 okur puanı
Ekim 2017 tarihinde katıldı
Çünkü insan ahmak bir yaratıktır, son derece ahmak! Daha doğrusu ahmak değil de nankördür; eşine rastlanmayacak derecede nankördür. Mesela geleceğin basiretli toplumu arasında yaşayıp giderken, adi ya da daha doğru bir deyişle yüzünden gericilik ve alaycılık akan bir gentleman, durup dururken ortaya çıkıp eline beline dayayarak hepimize, "Ne dersiniz baylar, şu usluluğa bir tekme savurup logaritmacıları cehennemin dibine yollasak da, gene eskisi gibi ahmakça, başımıza buyruk yaşasak, nasıl olur?'' diye bağırsa hiç şaşırmam.
Reklam
Medeniyet neyimizi yumuşatmış? Medeniyetin insanda duygu çeşitlerini artırmaktan başka bir işe yaradığı yok. Duygularının çeşitlenmesiyle insan işi kan dökmekten zevk almaya kadar vardırabiliyor. Bunun örnekleri var. Cinayetlerde en ince ustalıkla gösterenlerin çoğu zaman en medeni adamlar olduğuna hiç dikkat ettiniz mi?
Rahat rahat yaşayıp vakarla ölmek, bundan daha enfes ne vardır! Salıvereceğim göbeği, üç kat gerdanımı ve ayyaş burnumu sokakta görenler, "Şu kalantora bakın, amma esaslı herif!" derlerdi. Ne olursa olsun, yaşadığımız şu olumsuz devirde böyle gönül okşayıcı sözler duymak hoştur baylar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Küçülmekten bile zevk almaya kalkışan bir adamın, biraz olsun öz saygısı kalır mı? Bunu usanç veren bir pişmanlığın etkisinde söylemiyorum. Öteden beri, "Affedersiniz babacığım, bir daha yapmam." demekten nefret ettim; bunu söylemek bana güç geldiği için değil, tam tersine gayet kolay söylüyordum. Hatta mahsus yapar gibi, zerre kadar
Acı çeken kimse inlemekten zevk alır; almasa inlemesini pekâlâ tutardı. Bu çok hoş bir örnektir okuyucularım, üzerinde durulmaya değer. Bütün bu inlemeler, bir yandan ağrılarınızın küçültücü gayesizliğini anladığınızı gösterir; öte yandan da varlığını umursamadığınız halde, kılı kıpırdamadan sizi hırpalayan tabiat anaya karşı yükselen şikâyettir.
Reklam
Biraz açıklayayım: Bu, küçülmenizi olanca şiddetiyle idrak etmenin verdiği zevktir; o kötü halinize rağmen başka türlü olamayacağını, tek bir kurtuluş çaresi bulunmadığını, artık değişemeyeceğinizi, hatta bunun için zamanınız, inancınız olsa bile kendinizin istemeyeceğinizi anlamanın zevkidir. Ayrıca değişmek isteseniz de fark etmezdi, zira sizin için başka yol kalmamıştır muhtemelen. En önemli nokta, hadiselerin doğrudan doğruya, üstün anlayışın tabii ve temel kanunlarından kaynaklanması veya bunlara bağlı olmasıdır; dolayısıyla hiçbir şeyi değiştiremeyeceğin gibi, yapacak bir şeyin de yoktur. Üstün anlayış teorisinde örneğin şöyle bir sonuç çıkarılabilir: Alçağın biri alçak olduğunu gerçekten hissediyorsa, alçaklığından avunma payı çıkarmaya hakkı vardır. Fakat yeter... Bir yığın laf ettim, ama bir şey açıklayabildim mi? Bu işin zevkini nasıl açıklayacağız? Ama ben açıklarım! Başladığım işi sonuna kadar götürürüm! Elime kalemi bunun için aldım zaten...
Baylar, yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.
Kötü biri olamamak bir yana, herhangi bir şey olmayı da beceremedim: Ne kötü ne iyi, ne namuslu, ne kahraman ne de haşerenin biriyim. Şimdi bir yandan köşemde pinekliyor, bir yandan da acı, faydasız bir teselliyle avunuyorum: Zeki insanlar asla bir baltaya sap olamaz, olanlar yalnız aptallardır. Evet efendim, on dokuzuncu yüzyıl adamı en başta karaktersiz olmalı, böyle olmaya manen mecburdur; karakter sahibi, çalışkan bir insansa oldukça dar kafalıdır. Kırk yıllık bir ömürden sonra bu inanca vardım. Kırk yaşındayım artık, şaka değil; kırk yıllık koca bir ömür, ihtiyarlığın ta kendisi. Kırk yaşından fazla yaşamak ayıptır; bayağılık, hatta ahlaksızlıktır! Tüm samimiyetinizle, dürüstçe söyleyin, kırk yaşını kim geçer? Ben söyleyeyim size: Aptallarla namussuzlar. Bunu tüm ihtiyarlara, o saygıdeğer, ak saçlı, mis kokulu ihtiyarların yüzüne de söylerim! Tüm dünyanın yüzüne de söylerim! Buna hakkım var, çünkü ben de altmış yaşına kadar yaşayacağım. Hatta yetmişe kadar! Seksenimi bulacağım!.. Durun! Müsaade edin de biraz soluk alayım...
Öyleyse neden intihar etmiyorum? Çünkü ölümden de yaşamdan tiksindiğim kadar tiksiniyorum. Bu dünyada neden var olduğumu kesinlikle bilmiyorum. Şu an bağırmak, evrene korku salacak bir çığlık atmak geliyor içimden. İçin için eşi görülmemiş bir gümbürtünün yükseldiğini duyuyor, neden patlayıp bu dünyayı yıkmadığını, hiçliğime gömmediğini düşünüyorum. Tarihte var olmuş en korkunç varlık, hem alevlerle hem karanlıklarla dolu bir kıyamet canavarı olduğumu duyumsuyorum. Bir kasılıp bir sonsuzca açılan, aynı anda hem ölen hem büyüyen, hiçin umuduyla her şeyin umutsuzluğu arasında kendinden geçmiş, güzel kokularla zehirden beslenen, aşkla ve nefretle kavrulan, ışıklarla gölgelerin yok ettiği, grotesk gülümsemeli bir yırtıcıyım ben. Sembolüm, ışığın ölümü ve ölümün alevidir. Her kıvılcım içimde sönüp, yıldırım ve şimşek olarak diriliyor. İçimdeki karanlıklar bile yanmıyor mu?
Bir tek iyimserler intihar eder. Artık iyimser olamayan iyimserler... Diğerlerinin hiçbir yaşama nedenleri olmadığına göre niçin bir ölme nedenleri olsun ki?
Reklam
Nereye gidersem gideyim aynı ait olmama, boşunalık duygusu.. Benim için hiçbir önemi olmayan şeye ilgi duyuyormuş gibi yapıyorum, kendimi ya mekanik olarak ya da hayırseverlikten, fakat hiçbir zaman bir yere varmadan çalıştırıyorum. Beni cezbeden başka bir yer ve ben bu yerin nerede olduğunu bilmiyorum.
Her şeyi unutuyorum; öylece kalıyorum, görmeden ve düşünmeden.
Sayfa 71 - Can Sanat Yayınları - 21. Baskı - Çev. Saadet Özen
Yaptığım, düşündüğüm, olmuş olduğum her şey bir teslimiyetler toplamından başka bir şey değilmiş; ya ben olduğumu sandığım sahte varlığa teslim olmuşum, çünkü ondan başlayıp dışa doğru hareket etmişim; ya da soluduğum havayla bir tuttuğum koşulların ağırlığına. Gözümün önündeki perdenin kalktığı şu anda, ansızın yapayalnız kalmış, kendini her zaman vatandaşı saydığı yerde sürgün olarak bulmuş bir varlığım. En içten düşüncelerimde bile, ben, ben değilmişim.
Sayfa 67 - Can Sanat Yayınları - 21. Baskı - Çev. Saadet Özen
Istırap molası
Bir köşeye atılmış bir şey, sokağa düşmüş bir bez parçası olan iğrenç varlığım hayatı görünce kılık değiştiriyor.
Sayfa 66 - Can Sanat Yayınları - 21. Baskı - Çev. Saadet Özen
Belki de bir gayret gösterip şu biricik, benzersiz işe girişmenin zamanı gelmiştir: hayatımı gözden geçirmek. Uçsuz bucaksız bir çölün tam göbeğindeymişim. Edebî bir dille bir vakitler ne olduğumu, bu noktaya nasıl geldiğimi açıklamaya çalışıyormuşum.
Sayfa 45 - Can Sanat Yayınları - 21. Baskı - Çev. Saadet Özen
1.514 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.