Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
esseyyid abdülhakîm arvâsî (k.s) buyurdular:
. Cenab-ı Hakk, mahlûkâtı yaratınca, bir "Mustafa" yarattı ki, "Habib-i Ekremi'dir. Bir de buna mukâbil, "mustafen-minh" yarattı ki, "tortu" demektir. Hiçbir ciheti iyi değildir. Mahlûkat, şâkûlî bir daire farz olunursa, "mustafa" zirvede en yüksek noktadır. Mukâbil olan en sefil, alçak nokta ise "mustafen-minh'dir ki, habîs rûh'dur; "kemâl" ismi, "mustafen-minh"likde, yani redaette (kötülük, fenalk, bayağılık) ve habasette (murdarlık, pislik, kötülük) kemâle geldiği içindir. Bunu bilerekten "habis ruh"a muhabbet eden kâfirdir. Bilmeyenler, ma'zurdur. Bilmemek ise imkânsızdır; meğer ki kör ola. Bunlara buğz ve düşmanlık büyük ibadettir."
Sayfa 1134
Altun silsile
33 – EBU’L FARUK (SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN) (K.S.) Tarih: 1888-1959 Süleyman Hilmi Silistrevî (Tunahan) Künyesi: EBU’L-FÂRUK Doğum Tarihi: 1888 Babasının Adı: Hocazâde Osman Efendi Annesinin Adı: Hatice Hâtun Dedesi: Ulemâ’dan Kaymak Hâfız adıyla ma’ruf bir zat olup soyu, Nesl-i Pâk-i Muhammedî’ye mensup (SEYYİD) olan İdris Bey’e dayanır. İdris Bey; Fatih Sultan Mehmet Han’ın Rasûl-i Zîşân Efendimiz’e (s.a.v.) aşırı sevgi ve saygısından dolayı;Yer yüzünde Evlâd-ı Rasûl’den kimler kalmıştır? diye yaptırdığı araştırma neticesinde, şeceresine hiç şâibe, şüphe karışmamış olduğunu tesbit ettirdiği, Türkistan’lı bir zât olup, Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul’a getirtilip, kız kardeşi ile evlendirilerek, TUNA havâlisinin mâlî işlerini takip etmek üzere “Tuna Hân’ı” olarak tayin edilmiş fazilet sâhibi bir seyyiddir. Süleyman Hilmi Silistrevî (Tunahan), Milâdî 1888 (Hicrî 1305) yılında, o zaman Devlet-i Âli Osmânî hudutları içinde yer alan Silistre’ye bağlı Hezergrad kasabasının Ferhatlar köyünde dünya’ya gelmiştir.
Çamlıca yayın eviKitabı okudu
Reklam
Af
Hz.Ebubekir Efendimiz bir hutbesinde buyurdu ki: - Ey insanlar,Allah’tan af ve afiyet isteyiniz.Çünkü mü’mine ,İslam’dan sonra af ve afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir.
Altun silsile
31 – MUHAMMED MAZHAR-İ ŞAN CAN-I CANAN (K.S.) Tarih: 1832-1883 Silsile-i Saadatın otuz birinci halkasıdır. Şeyh Mazhar-ı Îşân Can-ı Cânân (k.s.) Hazretleri, Şeyh Habibullah Cân-ı Cânân (Ahmed Saîd) Hazretleri’nin kıymetli oğlu olup, büyük babası Hafız Ebû Saîd Sâhib’in halifelerindendir. Hicret’in 1248’nci (M.1832) yılında Hindistan’ın (Lekhenva) köyünde doğmuştur. “Mazhâr-ı Muhammed” doğumlarına tarih düşmüştür. Büyük babası Ebû Saîd Müceddidî Hazretlerinden 7 yaşında iken Tarîkât-ı Aliyye’yi ahzetmiş, 15 yaşında Kur’an-ı Kerîm’i ezberlemiş ve 20 yaşında da Tarîkat-ı Aliyye-i Nakşibendiyye’den icâzet almıştır. Büyük babasının da sohbetlerinde bulunarak (Kaadiriyye, Sühreverdiyye, Çeştiyye ve Kübreviyye) tarîkatlarından da icâzet almışlardır.
Çamlıca yayın eviKitabı okudu
İmân edeceklerdir ki, bu yollara düşecekler... Ve ölmeden öleceklerdir ki, şehraha girecekler... Ve beldeye ulaşacaklar... Ve beldenin merkezinde bir saray... İçinde Allah'ın Sevgilisi ve etrafında... Has oda sırrının emanetçisi, «Altun Silsile» kahramanları...
SAHABÎ: İNSANOĞLUNUN EN ÜSTÜNÜ...
- "Sahabî, O'nu Müslüman olarak, Resûllüğüne inanmış bulunarak, bir kere gören, yahut O'nun tarafından bir kere görülen... Tâbir "sohbet"ten geliyor; O'nunla sohbet eden... İsterse tek saniyecik olsun... Bir kere O nurun yüzüne bakmış olan...İsterse bir ân sürmüş olsun... Bir badahet şivesiyle kavrıyoruz ki,, sahabî, kendi nefsine göre değil, o nuru görmüş ve O'ndan bir zerre kapmış olmaya göre kıymetleniyor; bu kıymet, nebilerden sonra, bir atlayışta insanoğlunun en üstünü olmak değeri... "Altun silsile" büyüklerinin buyurdukları ölçü: - "Velinin en büyüğü, sahabînin en küçüğü olan Vahşi'nin ayak tozu bile değildir!"
Sayfa 159 - 5.Levha, -Noktalamalar-, İBDA Yayınları-Kitabı okudu
Reklam
Silsile-i Aliye
İşte her dalından binlerce kol ve budak fışkırmış olan erenler ağacının bozulmayan halkalanışı «Silsile-i Zeheb» Altun Silsile: Ebu Bekr O'ndan aldı ve sırasıyle biri öbürüne verdi: Selman-ı Farisî... Kasım bin Muhammed bin Ebu Bekr... Cafer-i Sadık... Bayezid-i Bestamî... Ebülhasan-ı Hirkanî... Ebu Ali Farimedî... Yusuf-ü
Silsile-i Aliye;Alim ve evliya olan zatlar, yetiştirdikleri ve artık başkalarını yetiştirebilecek hale gelen talebelerine, halifelik ve icazet verirler. Sonra onlar da talebe yetiştirip, onlar da yetişen talebelerine böyle icazet verirler.Kitabı okudu
Altun silsile
32 – SALAHUDDİN İBN-İ MEVLANA SİRACÜ’D-DİN (K.S.) Tarih: 1843-1910 Buhâra’lıdır. Şeyh Mazhar İşan Cân-ı Cânân (k.s.) Hazretlerinin en büyük halifesi idiler. Silsile-i Saadatın dokuzuncu büyük rütbesi ve otuz ikinci halkasıdır. Devamlı istiğrak halinde, zamanın kutbu ve tayyi mekân sahibi idiler. Sabah namazlarının ekserisini, bu sûretle yani tayyi mekân ile Kâbe-i Muazzama’da kılarlardı. Mekke Şerîfi Hüseyin’in İngilizlerle anlaşarak Osmanlı İmparatorluğuna ihanet ettiği Birinci Dünya Harbi yıllarında, Salahuddin İbn-i Mevlâna Süracüddin Hazretleri, son haclarını îfâ etmek üzere Mekke-i Mükerreme’de bulunuyorlardı. Şeriflik iddiasındaki bu hâin, kendilerinin pek çok kerâmetlerini duymuş ve itibar edilir bir zât olarak tanımıştı.
Çamlıca yayın eviKitabı okudu
58 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.