Kürt çocukları için kreşler ve anaokulları vardı,eğitimciler Kürtçe ve İsvecçe bilen iki dilli öğretmenlerdi.Kürtçe dergi ve gazeteler çıkıyordu ve bunlar Kültür Bakanlığı'ndan devamlı yardım alıyordu. Kürtlerin çeşitli dernekleri vardı ve bunlar Göçmenler Bakanlığı'ndan yardım alıyordu.Kürt çocukları okullarında,haftanın belli saatlerinde anadil eğitimi alıyorlardı.Yüksek Öğretmen Okulu'nda Kürtçe öğretmen yetiştirmek için bir bölüm vardı ve tüm ülkede 20'den fazla eğitimci , öğretmen vardı. Kürt aydınları,yazarları kültür adamları kendilerini rahatlıkla ifade edebiliyorlardı.Kütüphaneler Kürtçe kitaplar alıp raflarına yerleştiriyordu. Eğitim Bakanlığı Kürt çocuklarının eğitimi için Kürtçe okuma kitapları hazırlıyordu.Belediyelerde Kürtçe bilen asistanlar,danışmanlar,tercümanlar vardı.Devlet Kürt göçmenlerine ulaştırmak istediği enformasyonları iki dil, İsvecçe-Kürtçe, ile hazırlanmış broşürlerle,rahatlıkla,ulaştırılıyordu. Kürtlerin kendi dilleri, kültürleri ve kimlikleriyle ilgili tüm talepleri anlayışla karşılanıyordu ve olabildiğince yerine getirilmeye çalışılıyordu...
Yüzlerce isim, yüzlerce hayat, yüzlerce beklenti ve umut, yüzlerce hırçınlıkla mücadele ettim. Mutsuz muyum?! Hayır. Tam tersine. Bilendim. Kana ve aşka doydum. Bambaşka coğrafyalardan, bambaşka zaaflardan tetiklendim; heyecanlarla gururlandım, öfkelere kızdım, alçakgönüllülüklerle gönendim. Sonra durup baktım ki , şiir bu toprakların anadili. Buranın insanı yazarken sevgisini de bağırsa, küfür de etse, sürat de yapsa, dili dibine kadar anadil. Zaten, Türkçe, şiirin ta kendisi. Hepimiz farkındayız bunun, yalana dolana gerek duymayalım. Batıda, “can”ın karşılığı bile yok sözcük olarak; “soul” deyip geçiyorlar. Bizde ise can var, sol yok. Giderayak derdim şudur: Heyyy Rimbaud, titiz ol. Önce iğneyi, ipliği bul; sonra ipliği iğneden geçir ve dikeceğin kumaşa yönel.