Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İBN ARABÎ - MEVLÂNÂ ETKİLEŞMESİ
….. kısa da olsa İbn Arabî ile Mevlânâ arasındaki etkileşimden de bahsetmek …….. …… bu iki sûfinin birbirleri ile yüzyüze görüştüklerine dâir kaynaklarda bir kayda rastlanmamaktadır. Bunun bir sebebinin iki sûfi atasındaki yaş farkı olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında, kaynaklar ikisinin Konya'da ve Şam'da karşılaşmış olmaları hususunda
Sayfa 45 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
...devletin her türlü kurumu gelişmeye, analize, karşılaşılınabilecek kimi tatsız deformasyonlara karşı yalnızca resmi politika üretenleri kayırıyor. Faşizm, bunu kural koyar çünkü. Demokrasi mi?! En alay ettiğin sözcük olduğunu belirtmelisin. Hani ‘keçi boku gibi hiçbir şeye bulaşmaz’ derler ya, demokrat da senin açından öyle bir şey. Ne demek karışmamak?! Düşüncen neyse, davan neyse, sana karşı olanla savaşırsın sen. Savaşmalısın. Hem de sonuna kadar. Kardeş kardeş yaşamak diye birşey olamaz. Bu dünya, ya onlara kalacak ya da bizlere. Gerisi, hikaye! Elindeki güle rengi anlatırken, tabiata bir adım daha yaklaşıyorsun Rimbaud.
Sayfa 95 - Sel YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yaşamak istediğiniz hayatı anlatırken Yaşamayı unutuyorsunuz. Konusacaginiza yaşayın gitsin. Kimsenin kimseye özgürlük borcu yok!
Sayfa 26
Sevgili Turgut kardeşim, Acı haberi aldığım günden beri kendime gelemedim. Bu ölümün içimde yaptığı çöküntüyü sana nasıl anlatsam? Günlerin nasıl geçtiğininin farkında değilim. Kalbimde ağır bir yük taşıyorum. Ben artık hiç gülemeyeceğim dostum. Her nefes alışımda kalbim ağrıyor. Yıllar geçtikçe kalbimin derinliklerinde biriken keder tortuları,
Sayfa 414 - İletişim
Eğer biz namaz vakitlerini değil de dizi saatlerini dört gözle bekliyorsak… Eğer Peygamberin çocuklara kaşlarını bile çatmadığını biliyor ama bir yandan çocuğumuzu dövüp sövüyorsak… Eğer oruç tuttuğumuzda hırçın, kızgın, tahammülsüz oluyor ve çocuğumuza ‘zaten oruçluyum…’ diye başlayan cümleler kuruyorsak… Eğer çocuğun oyununu bölmemek için secdelerini uzatan Nebi’ye rağmen namazda önümüzden geçti diye çocuğumuzu azarlıyorsak… Eğer Hz. Ömer’in adaletini anlatırken iki kardeş arasında adil olmayı başaramıyorsak… Eğer Hz. Osman’ın hayâsından bahsediyor ama ahlaka aykırı görüntüleri televizyonla evimize davet ediyorsak… Eğer Hz. Ali’nin ilminden övgüyle bahsedip, en son ne zaman kitap okuduğumuzu bile hatırlamıyorsak… Eğer hatim üstüne hatim yapmamıza rağmen Kur’an’ı anlamak ve yaşamak için hiç gayret sarf etmiyorsak… Eğer çocukları camiden kovuyor, gerekçe olarak da çocukluk şakımalarını gösteriyorsak bir yerlerde bir hata yapıyoruz demektir.
İnsan yaşadı mı başına hiçbir şey gelmez. Dekorlar değişir, kişiler girer, kişiler çıkar, görüntüler değişir yalnız... Başlangıçlar da yoktur; günler anlamsız bir biçimde birbirine eklenir durur. Sonu gelmez tekdüze bir hesap çizelgesidir bu. İnsan hiçbir zaman bir kadını bir dostu, bir kenti bir kez bırakıp gelmez Yaşamak budur işte. Ama hayatınızı anlatırsanız her şey değişir.Ne var ki bu değişikliği kimse fark etmez. Kanıtı da ancak gerçek hikayelerdir. Olayları anlatırken onların çıkış biçimin tam tersine döndürmüyor muyuz sanki? Gerçekte hep sonradan başlanır. Son oradadır, görünmez olan oradadır..
Reklam
Eğer biz namaz vakitlerini değil de dizi saatlerini dört gözle bekliyorsak… Eğer Peygamberin çocuklara kaşlarını bile çatmadığını biliyor ama bir yandan çocuğumuzu dövüp sövüyorsak… Eğer oruç tuttuğumuzda hırçın, kızgın, tahammülsüz oluyor ve çocuğumuza ‘zaten oruçluyum…’ diye başlayan cümleler kuruyorsak… Eğer çocuğun oyununu bölmemek için secdelerini uzatan Nebi’ye rağmen namazda önümüzden geçti diye çocuğumuzu azarlıyorsak… Eğer Hz. Ömer’in adaletini anlatırken iki kardeş arasında adil olmayı başaramıyorsak… Eğer Hz. Osman’ın hayâsından bahsediyor ama ahlaka aykırı görüntüleri televizyonla evimize davet ediyorsak… Eğer Hz. Ali’nin ilminden övgüyle bahsedip, en son ne zaman kitap okuduğumuzu bile hatırlamıyorsak… Eğer hatim üstüne hatim yapmamıza rağmen Kur’an’ı anlamak ve yaşamak için hiç gayret sarf etmiyorsak… Eğer çocukları camiden kovuyor, gerekçe olarak da çocukluk şakımalarını gösteriyorsak bir yerlerde bir hata yapıyoruz demektir.
Sayfa 16
Her ikisi de kusursuz hikâyecilerdi, aşkın anısı onları mutlu ediyordu ama anlatırken öyle bir tutkuya kapılıyorlardı ki, sonunda elli yaşını aşıp da, bu hikâyeyi Kolera Günlerinde Aşk'ta kullanmaya karar verince, yaşamla şiir arasındaki sınırları belirleyemedim.
Geri111
173 öğeden 166 ile 173 arasındakiler gösteriliyor.