Fransa'da yaşanan gerçek bir olaydan yola çıkarak yazılmış bir çocuk istismarı hikayesi bu. Okurken yüreğinize öküz oturmuş gibi hissediyorsunuz ama yazar başarılı bir biçimde acının ve şiddetin pornografisini yapmadan anlatmayı başarmış romanda.
Sekiz yaşındaki Diana düzenli olarak anne-baba şiddetine uğramaktadır. Bunu okuduğu farklı okullardaki - ki aile sürekli yer degistirir-öğretmenleri ve okul idaresi fark eder ama bürokrasinin çarklarına takılırlar. Özellikle okul doktoru ve aile hizmetleri müdürlüğü yeterli delil olmadığı için işin üstüne gitmezler. Çocuk sürekli düştüğünü, çarptığını, sakar olduğunu söylemektedir. Şiddeti asla itiraf etmez. Anne baba ise narsist bir kişilik sergileyerek mükemmel aile profili çizmektedir.
Bir gün çocukla ilgili bir kayıp ilanı verir aile. Olayı araştıran jandarma ise olayın hiç de söylendiği gibi olmadığını fark eder.
2009'da Fransa'da bu olay yaşanmış, anne baba tutuklanarak cezaevine gönderilmiş.
Yazar röportaj tekniğini kullanmış romanda. Anneanne,teyze, ağabey, öğretmenler,müdire,doktor,jandarma kendi bakış acıları ile kendilerine bir soru sorulmuş gibi anlatmışlar hikayeyi. Başarılı bir teknik bu.
Ezcümle aile kurumunun kutsallığı tartışılır. Hicbir şeyi kutsallastirmamak gerekiyor bence. Çünkü gün sonunda böyle şeylerle karşılaşınca inancınızı yitiriyorsunuz her şeye karşı.