Dokuz Taş - Bizim Köy - Geçip Giden Çocukluğum .
Siz dokuz taş oynamayı bilir misiniz? Biraz anlatayım isterseniz. İki kişi arasında oynanan oyun bir levhaya iç içe çizilen üç karenin kenar ortalarından birbirine düz bağlanarak oluşturulan çizim üzerinde, dokuzar taşla oynanan bir zeka oyunudur. Geçen gün kızıma oyuncak alırken gördüm modern halini, dijital levha üzerinde renkler yaldır yaldır,
Var bu gün yorgun ellerimde Annemden kalan bir yastık oyası Bizim için gelinken İşlemiş hasretimizin karasını Babamda baş koymuş bu kırmızı güllere İki kişilik yorganı üç ederek belki de Yoksa çekip gider miydi ansızın bir gece? Eve sağdan girmeyen, Başında dönen dünyasında Pervane olmuş adam Ah benim mazlum annem Ah gözleri kan ağlayan güçlü
Reklam
Babamı kaybettik.
Nizam Ağa'yı Kaybettik. Babamın adı Nizamettin'di. Dedem o zamanda köylük yerde nereden bulduysa Nizamettin koymuş babamın adını. Nüfusa göre 1964'lü. Dedem askere geç gitsin diye 3-5 yaş küçük yazdırmış. Zannımca 1960'lıydı babam. İlkokulu (5 yılı) 8 yılda bitirmiş. Okumaya hiçbir zaman gönül indirmemiş. Askere gidene kadar
Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi
Küçükken annem yerde ekmek görünce: "Yükseğe koy kuşlar yer" derdi. Sevdiklerimizi hep yüksekte tuttuk, acaba kuşlar mı yedi ?
Can Yücel
Can Yücel
İlk öykü denemem :) Yorumlarınız değerlidir benim için
TURUNCU Soğuk bir kış gecesiydi. Doğa; yeni yılı beklemiş gibi biriktirdiği en sert ve soğuk rüzgarını üzerimize fırlatıyor, dişlerimizin gıcırdamasına yetecek kadar donuk bir hava dağıtıyordu. Rüzgarın uğuldayışı boşlukta süzülüp aceleyle yüzümü yalayarak geçiyor ve sırasını sonraki hava akımına bırakıyordu. Oldum olası bu sert ve kuru havadan
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.