Annemin öyküleri, benimle birlikte büyüyor muydu? Ortaokula giden arkadaşlarımla, kimi geceler, biz de, öykü uydurma yarışları mı düzenlerdik? Annem de, odanın kapısını açar, ceviz, üzüm, fındık mı bırakırdı bize? Annemin anlattığı ünlü fıstık öyküsünü, tüm arkadaşlarım da beğenirler miydi? Çocuklarına öyküleri, salt anneler mi anlatırdı? Babaların, anlatacak öyküleri olmaz mıydı? Annemi, bâzen, iyice çökmüş mü bulurdum? O, direncinin sınırını geçince mi böyle görünürdü bana? Anneleri, babaları ayakta tutan güç, çocuklarında mi toplanmıştı? Çocuklar, birgün, onları, görünmez tutsaklıklarından kurtarabilecekler miydi? Yavuz, atak, mülkiyetlerini ülkü için yakmış, alınlarında onur çizgileri kimliklerini açıklayan namuslu insanlar; buğdayın sonsuz türküsü dudaklarında; omuz omuza yürüyerek 1071'lerin evrensel devinim gücüyle, bir kez daha, tüm yeryüzünde, bir anlamı gündeme getirebilecekler miydi? Yoksa, herkes, bu tifüs yönüne doğru, birbirlerine tuzaklar kura kura, kan bulamacına batmış mülkiyetlerini; bu ilençli eşyalarını; altınlarını, gümüşlerini, platinlerini; özel otomobillerini Tanrı'dan daha değerli bilerek, kedi gibi birbirlerini yiye yiye, tükenip gidecekler miydi? Bomba patlamayacak mıydı? -
107