İkinci kongrenin sonucu, zaten parçalanmış olan muhalefetin dağıldığının sinyallerini veriyordu. Bu ikinci girişim esasında beş yıl önce Jön Türk hareketinin entelektüel aşamasını sona erdiren bölünmelerin resmen tanınması olarak görülmelidir. Hatta cemiyetin önde gelen isimlerinden bazıları daha bu ikinci kongreden önce Jön Türk hareketi üyeliğinden ayrılmaya karar vermişti. Devrimi gerçekleştiren on kişilik çekirdek gruptan yedisi “entelektüel” aşamada ön planda olan isimler değildi. Geri kalan üyeler 1906 Selanik'te Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu. Söz konusu cemiyetin orduyla güçlü bağları vardı ve çok geçmeden ilk yılların entelektüalizminden gözle görülür bir şekilde ayrıldı. Osmanlı Hürriyet Cemiyeti en başından beri, askerî unsurları ve Manastir ve Edirne bölgesindeki taşra üssüyle, yeni bir üye profili ve ittifak tarzı peşindeydi.
İnsanlar ne zaman bir savaş başlatacak olsa, onlara şöyle diyordum: "Durun! Kan dökmeyin!" Şimdi de tekrar ediyorum: "Ey dağların, denizlerin öbür tarafındaki insanlar, siz ki mavi göğün altında yaşıyorsunuz, savaş neyinize gerek? Ben toprağım, bana bakın! Ben herbiriniz için aynıyım ve siz de benim gözümde eşitsiniz. Benim için önemli olan sizin sözleriniz değildir. Ben sizin dostluğunuza muhtacım, çalışmanıza, beni işlemenize! Saban izine bir çekirdek, bir tohum tanesi atın, size yüz katını vereyim, küçük bir fidan dikin kocaman bir çınar vereyim! Evler kurun, temel olayım! Üreyin, çoğalın, hepinize güzel bir barınak olayım! Derinim, yükseğim, büyüğüm, ucum bucağım da yok.. hepinize yeterim ben..."
bırak beni içimde öyle sert ve bükülmez bir çekirdek var ki beni değiştiremezsin. Beni didik didik edebilirsin, canıma okuyabilirsin, fakat düzeltemezsin.
O çekirdekleri çiçeklerin üzerindeyken yemeyi çok severdim. Hâlâ da severim. Her gece papağan gibi bir poşet çekirdek yiyorum, göbek aldı başını gitti.
Bir meyve çekirdeğinin büyük bir kabiliyete sahip ol duğu bilinen bir gerçektir. Bu çekirdek, nice ağaçları ve meyveleri potansiyel olarak içine almaktadır. Bu çekirdek- ten özel bir bakım ve ekim sonucunda nice büyük ağaçlar meydana gelir. Bu ağaçlar, yeşil yapraklar ve renk renk çiçekler ile bezenir, çeşit çeşit meyveler verir. İşte insanda da tohum halinde bir ahlâk kabiliyeti vardır. İnsan çalışırsa, nefsine karşı cihad ederse kendisindeki bu kabiliyet gelişir ve üzerinde güzel özellikler meydana gelir. Bunun sonucu olarak kötü özellikler ya tamamen ortadan kalkar veya fiil sahasına çıkmayarak potansiyel birer güç olarak kalırlar.