Don Nehri ile İdil (Volga) Nehrinin, birbirine en çok yaklaştıkları yerde, 10 km'lik bir kanal açılarak, Karadeniz ile Hazar Denizini birbirine bağlamak, Sokullu Mehmed Paşanın teşebbüs ettiği en önemli tasarılardan biridir. Sokullu Mehmed Paşa'nın ve devrin Türk aydınlarının, Osmanlı hakimiyetini bir taraftan Hindistan'a doğru yayarak İslâm memleketleri ile ilişkileri geliştirmek ve diğer taraftan Türkistan'a doğru genişleterek Türk dünyası ile kuvvetli bağlar kurmak için tasarladıkları Süveyş ve Don-İdil kanalları maalesef gerçekleşememiştir. Osmanlı-Rus ilişkileri Rus devletinin kurulduğu sırada Osmanlı devletinin en güçlü dönemini yaşadığından Ruslar, Osmanlılarla dostça ilişkiler kurmuşlardı. Osmanlı devletinin güçsüz düşmesinden sonra ise, sıcak denizlere inmek amacıyla Osmanlı devletine karşı sürekli saldırı politikası izlemişlerdir.
Iş yerinde keyifli ortam yaratmak şart. Bugünün çalışanları olarak bizler, iş-yasam dengesini önemsiyoruz. Işimizde anlam ariyoruz.Ayrica dışarıdaki fırsatlardan hemen haberdar oluyoruz. Keyifle iş yapmamız, işimize baglanmamız önemli.Insan kaynakları zirvelerinden birinde Avrupa'dan bir konuşmacı Happy at Work Project'in CHO'su (chief happiness officer) Alexander Kjerulf çalışanların bugün şirketlerinden istedikleri ilk şeyin mutluluk olduğunu tekrarladı.Yuksek ücret, geniş ofisler, büyük unvanların artık motivasyon ve çalışanların mutluluğu için yeterli olmadığını, çalışanların hoş iş arkadaşları ve iyi bir patron, kabul edilebilir çalışma saatleri ve anlamlı işlerle mutlu olduklarını vurguladı .Bugün iş hayatında yükselmeye başlayan Y kuşağı içinse işinden keyif almak, işinde anlam bulmak daha önemli .
Reklam
Tartışmanın sınırlı kelimelerle ve açık bir biçimde ortaya konulması takdir edilir türdendir. Ayrıca bu çalışmalara ek olarak daha önce hiç yayınlanmamış olan İbni Fadlan’ın İdil Bulgarları üzerine yazdığı gezi notlarının Prof. A. Zeki Velidi Togan tarafından düzenlenmiş hali mevcuttur.Bu kitabı Prof. Minorsky’nin yardımları ve vasıtasıyla kullandım. Prof. Minorsky’nin X. Yüzyıl Fars coğrafyasıyla ilgili Hudud’ul- Alem’den yaptığı çeviri ve yorumlamaları önemli bilgiler içermektedir. Diğer taraftan New York Halk Kütüphanesi Slav bölümünce hazırlanan ve A. Yarmolinsky’nin önsözü ile 1938’de kendilerine ait Bulletin’de yayınlanan Hazarlar bibliyografyasından bahsetmeden geçemeyeceğim. Bu bibliyografyaya Oxford’tan Dr. Cecil Roth sayesinde vakıf oldum.
Cebe ve Sübidey'in İran ve Azerbaycan üzerinden Kafkaslara geçerek Kırım'a kadar gittiklerini 1223 yılında Kalka Savaşı'nı yaptıklarını ve Rus ve Kıpçak ordusunu yendiklerini görüyoruz. İdil Bulgarlarına yenilip geri döndüklerini de biliyoruz ki sonuçları açısından bu çok önemli bir askeri seferdir. Çünkü daha sonra Avrupa kapılarını Moğollara açacaktır.
Osmanlıların Altınorda devletinin mirası üzerine yönelik müdahale niyetleriyle de ilgili gibi gözüken Astarhan meselesinin, bir bakıma Hazar ötesindeki Türk-Müslüman dünyasıyla da irtibatı bulunuyordu. Altınorda devleti parçalanınca Kazan, Kırım, Astarhan ve hatta Moskova Knezliği onun mirası üzerinde güç yarışına girmişlerdi. Kırım Hanlığı'nın Osmanlı himayesine girmesinin ardından, mesele dolaylı da olsa Osmanlı gündemine de intikal etmiş görünüyordu. Moskova'nın Korkunç İvan diye bilinen IV. İvan döneminde yükselişe geçmesi ve özellikle bunun bir sonucu olarak 1552'de Kazan'ı ardından da 1556'da Hazar Denizi'nin kuzeybatı kıyılarındaki Astarhan'ı (Astarhan/Esterhan/Ejderhan şeklinde de kaynaklarda geçer) ele geçirmesi, mevcut dengeleri sarsacak kadar önemli neticelere yol açtı. Başlangıçta İdil-Ural bölgesindeki işleri, tıpkı Moskova ve Polonya meselelerinde olduğu gibi Kırım Hanlığı'na bırakmış gözüken Osmanlılar, şimdi bu gelişmelere kayıtsız kalamazlardı. Coğrafyanın uzaklığına rağmen, batı ve doğudaki yıpratıcı mücadele giderek yavaşlayınca, Sokollu'nun da devreye girişiyle Osmanlı siyasetinde değişme meydana geldi. Aslında daha 1563'te Osmanlı payitahtına ulaşan şikayetlerin de etkisiyle, Astarhan'a yönelik bir askeri harekatın planlanmasına başlanmıştı. Şikayetler, Rus ve Kazak hücumları sebebiyle hayli sıkıntıya düçar olduklarını belirten Kazan, Astarhan halkından ve Çerkeslerden gelmişti. Hatta Orta Asya cihetindeki Türk-Müslüman halk da Kazan ve Astarhan'ın Rusların eline geçmesinden sonra, kuzeydeki hac ve aynı zamanda tarihi ticaret yolunu kullanamamaktan dolayı Osmanlı payitahtına müracaatta bulunmuşlardı.
Sayfa 291Kitabı okudu
Bir diğer pasajda “Kuzey Hükümdarı”, “Hazarların reisi, Kağan” olarak adlandırılırken, “Kuzey Kraliçesi” ise “Barsillerin lideri, Hatun” olarak tanımlanmıştır.194 194 Marquart, Streifz., 58-59. Hazarların Bulgarlara karşı üstünlük sağladıkları ve bu üstünlüğün onların daha sonraki ilerlemelerinde önemli rol oynadığı muhakkak. Kaynaklar, IX. ve X.
Reklam
107 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.