Bir yerlerde bir ishak kuşu ötüyor ve saz örtülü kerpiç evler kalabalığı uyumaktalar...
Yine eski saz hikayesi ha? Sadece yeni tel takılmış, ama bu telin, ne dayanacağını ne de akort tutacağını sanıyorum.
Reklam
RAKINÂME İçmesini bilene Zevk-u sefâdır rakı İçmeyi bilmeyene Cevr-ü cefadır rakı. Bir münasip miktarı
Sayfa 192 - Necip MirkelamoğluKitabı okudu
Türkü bin yıl öteden geliyor... Uzaktan dağlardan, Çukurovadan, denizden geliyor. Denizin tuzu, çamın sakızı, yarpuzun kokusu bulaşmış. Öyle bir türkü. "Gel benim derdime," diyor, "bir derman eyle. Alemler derdine derman olansın." Bir an duruyor, bu sefer saz büyüyor. Saz tekrar ediyor: "Derman olansın." Sonra gene başlıyor Sefil Ali: Her nere baktıysam yarimi gördüm. Elleri duruyor. Sazın üstüne yumulmuştur. Uyumuş kalmış gibi. Birden başını kaldırıyor. Eli sazın üstünde uçuyor. Dağlar taşlar uçan kuşlar. Bir fırtına gibi çalıyor, söylüyor. Adımı dersen de Sefil Aliyim Bir gün akıllıysam yüz gün deliyim Üstü köpüklenmiş bahar seliyim Başı pare karlı dağdan gelirim
Bir Dicle farz ederdim hayatı, etrafı saz; Ömrümü, bahar yüklü zincir gibi kelekler. Ve derdim: "Çıkmam artık keleklerden dışarı kış ve yaz. Her doğan gün ufkuma yeni bir güneş ekler." Güneşsiz ve keleksiz Dicle akarmış meğer. (KELEKLER ŞİİRİ)
"Bak, bademler çiçek açıyor, Pir Sultan Abdal saz çalıyor yüzünde... Veysel görmeden anlatıyor baharı, Üç cemre birden tükeniyor sesinde: Ben üçüne birden vuruldum... Açma gözlerini, Yoruldum."
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.