Ama ne var ki, halklarımızın ezici çoğunluğu, gündelik hayatının her yanıyla Amerikancılığın istilâsı altındadır. Nitekim kalabalık bir kitle Levi's kotları ve bazı markaların veya hatta bazı Amerikan üniversitelerinin hem ön hem de arkasında reklâmı bulunan tişörtleri giyiyorlar; gençlerimizin büyük bir kısmı Coca Cola'yı bütün diğer meşrubata tercih ediyor ve Marlboro içiyorlar; çocuklar ise Mac Do'da yemek yemeyi çoğu zaman bir mükâfatlandırma olarak görüyorlar; şiddet ve korku filmleri (ve video kasetler ve bunlardan kopyalanan disketler, CD'ler) pazarın yüzde 80'ini elinde tutuyor; çocuklarımıza dehşet ve terör zevkini aşılayan bilgisayar oyunları, Taî-peh'den Sao-Paulo'ya, Paris'ten Dakar'a kadar her yerde hüküm süren Hollyvwood yapımıyla evlerimizin içine taşınıyor. Ve bilhassa da Pentagon'a yedek askerler ve silâh uşakları temin eden hükümetler, büyük Amerikan firmalarından milyarlarca dolarlık savaş uçakları ve diğer başka teçhizat satın alıyorlar. Amerikan hukukinin büyük işletmelere hediyeleri böylece tamamlanıyor. Nitekim Amerikan hükümetinin bütçesi. ekonomiye dönem dönem rahat bir sıçrama sağlayan, Alain Peyrefitte'in tabiriyle, "mutlu savaşın aralıklarında araştırma ve gelişme yükümlügünü de sırtlanmaktadır. İmdi bütün bunlar, sadece ve sadece bizlerin korkak kabullerimizle mümkün olmaktadır.
"Çok kendine özgü ya da alışılmadık bir giysi ile insanların ilgisini çekmeye çalışmak nasıl küçük bir aklın göstergesi ise, konuşmada da yeni deyişlerle, az bilinen sözcüklerle kendini ifade etme arzusu bir ilkokul müdürünün yeniyetmelerinkini andıran hırslı tavırlarını akla getirir. Sözcük dağarcığımı Paris sebze halinde kullanılan sözcüklerle sınırlı tutabilmeyi ne kadar isterdim." Montaigne
Sayfa 195 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Bıçak Bıçak, kendiliğinden bıçak olmasaydın eğer işe yaramazdım ve yiterdim seni adlandıramamaktan. Bıçak, bir bıçak olamazdın
Sayfa 46
Chardin
Büyük ressamlarda bizim gözlerimizi açacak bir güç vardır, çünkü onların gözleri görsel olanın bazı özelliklerine karşı aşırı duyarlıdır: Bir kaşığın ucundaki ışık oyunlarına, masaörtüsünün yumuşak kıvrımlarına, bir şeftalinin kadifemsi kabuğuna ya da yaşlı bir adamın yanağındaki pembeliğe. Bütün bu nitelikler baktığımız şeyin güzel olduğu izlenimi doğurur bizde. Sanat tarihini şöyle karikatürize edebiliriz: Sanat tarihi, dikkate değer farklı öğelere işaret eden dahilerden, inanılmaz teknik ustalıklarını kullanan ressamlardan oluşur. Yaptıkları işle aslında bize "Delfy'nin şu arka sokakları güzel, değil mi?" ya da "Seine Paris'in dışından hoş görünmüyor mu?" demek isterler. Chardin ise dünyaya ve dünyadaki bazı mutsuz genç adamlara şunu der: "Yalnızca Roma campagna'sına, Venedik'teki geçit törenlerine, Charles I.'ın atının sırtında gururlu bir yüzle dolaşmasına bakma, bir de dolaptaki meyve tabağına, mutfağında asılı duran ölü balığa, holdeki çıtır çıtır ekmeklere bak.
Sayfa 137Kitabı okudu
On dokuzuncu yüzyılın sonunda Paris'te sisli bir akşam vakti Marcel Proust'un Kayıp Zamanın İzinde (1922) adlı roma­nındaki burjuva anlatıcı, pahalı bir restorandan içeri girer. Aristokrat arkadaşı Marquis de Saint-Loup'yla akşam yeme­ği için sözleşmiştir. Erken gelmiştir, Saint-Loup henüz ortalık­ta görünmemektedir. Garsonlar, anlatıcımızın
Avrupa'nın o zamanlar en güçlü adamı olan Napolyon Bonaparte, mizahın gücü karşısında en az Fransa Kralı Louis-Philippe kadar yara almıştı.1799'da ba­şa geçen büyük imparator Paris'teki bütün mizah dergileri­nin kapatılmasını emretmiş, polis şefi Joseph Fouche'ye, ken­di görüntüsünü değiştiren karikatüristlerin gözünün yaşına bakılmaması
Reklam
Ama fareler uyurlar gece...
Proust'un farelerden ödü patlardı. 1918 yılında Almanlar Paris'i bombaladıklarında, bombalardan çok farelerden korktuğunu itiraf etmişti.
Sayfa 64 - e-kitap yayıneviKitabı okudu
77 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.