Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
«Buna karşılık radikal sağcı, sevginin kendisini öldür­mek ister. İntikamı sevgiye yöneliktir, çünkü sevgiye duyduğu ihtiyacı bir aşağılanma ve taciz olarak algılar. Uyguladığı şiddetin kurbanı sadece protestosunun simgesi değildir, aynı zamanda çok kişisel bir anlam da ta­şır. Kendi içindeki o nefret ettiği zayıflığı temsil eder. İs­yankarla olan farklılığı buradadır: İsyankar, simgesel bir protesto nedeniyle öldürür, kurbanın kişisel bir önemi yoktur. Onun duygularından kaçışının temelinde, duy­gu dünyasındaki yarılma vardır, çünkü duyguları onu anne-babanın tahakkümcü talepleri karşısında korun­masız bırakır. Buna karşılık konformist sağ radikal, anne-babasının duygu dünyasını, onların duygular ve sevgi ihtiyacı karşısında duydukları nefreti sahiplen­miştir.»
Sayfa 60
Hz. Hüseyin dayanamayıp araya girdi, "Ben özü ve sözü bir olan bir dedenin torunu ve canı pahasına sözünden caymayan bir babanın oğluyum!" dedi ve sözlerine devam ederek, "Söz bizim için çok önemlidir. Eğer söze güvenemeyeceksek başka neye güveneceğiz?"
Reklam
Anne ve baba , okunuşu basit ancak çok kutsal iki kelime . Bu dünyaya hükmeden, kıtaların ötesine güç yetiren Fatihler, Kanuniler de bir ana babanın elinde şekilleniyor ; bebek , kadın , yaşlı ayırmadan zulmeden , yakıp yıkan zalimler de .
Sayfa 173Kitabı okudu
… toplumsal düzene tanrı benzeri krallar hakim olmuş ve bu krallar ataerkil düzeni devlet sistemine aktarmışlardır.Şunu da söylemeliyiz ki ,devrilen ,sonra yine eski yerine oturtulan babanın intikamı çok sert olmuş,otoritenin egemenliği doruğa ulaşmıştır.
Tanrı insanların artık o kadar üstünde bir yerdedir ki, onunla artık sadece rahip aracılığıyla ilişki kurulabilmektedir. Aynı zamanda toplumsal düzene tanrı benzeri krallar hakim olmuş ve bu krallar ataerkil düzeni devlet sistemine aktarmışlardır. Şunu da söylemeliyiz ki, devrilen, sonra yine eski yerine oturtulan babanın intikamı çok sert olmuş, otoritenin egemenliği doruğa ulaşmıştır.
Sayfa 160Kitabı okudu
Geçmişte kadınlar zorla alıkonmakta veya babaları tarafından kocalarına satılmaktaydı. Avrupa tarihinin geç bir dönemine kadar babanın, kızının arzusunu hesaba katmadan, onu kendi isteği ve zevkine göre evlendirme gücü vardı. Kilise, evlilik seremonisi sırasında kadından biçimsel bir "evet" gerektiren görece daha iyi bir ahlaka sadıktı; ancak rızanın zorla olmadığına dair hiçbir gösterge yoktu. Ayrıca babanın ısrar ettiği durumda kızın itaat etmeyi reddetmesi, keşiş yemini ederek dinin koruması altına sığınmadığı sürece neredeyse mümkün değildi. (Hıristiyanlıktan önce) evlilik sonrasında erkeğin, karısı üzerinde yaşam ve ölüm gücü vardı. Ona karşı hiçbir yasaya başvuramazdı: erkek onun için tek mahkeme ve yasaydı. Uzun bir süre erkek kadını reddedebilirdi ancak kadının buna karşı eşdeğer bir gücü yoktu. İngiltere'nin eski yasalarına göre koca, karısının lordu olarak sayılıyordu. Karısının hükümdarı olarak görülüyordu. O kadar ki bir adamın, karısı tarafından öldürülmesi ihanet olarak isimlendiriliyordu ve intikamı çoğunlukla hükümdara karşı ihanet durumlarında olduğu şekliyle yakarak öldürme cezasıyla sonuçlanıyordu.
Sayfa 43 - Pinhan YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
İncecik gümüş liflerden yapılmış bir saç filesiydi, teller o kadar ince ve narindi ki Sansa fileyi eline aldığında bir nefesten daha ağır değilmiş gibi hissetti. İki telin kesiştiği her noktaya küçük mücevherler konulmuştu, koyu renk taşlar ay ışığını içiyordu. "Çok güzel," dedi Sansa. "Bildiğinden daha güzel tatlı çocuğum. Bu gördüğün bir sihir. Bu, adalet. Bu, babanın intikamı."
Sayfa 405
Bu temeldeki adaletsizlik, ölüm cezasına çarp­tırılanın yakınlarına da yansır. Kurbanın, acıları ge­nellikle dinmez olan ve çoğu zaman intikamlarının alınmasını isteyen yakınlan vardır. Onlann intika­mı alınır, ama o zaman da mahkûmun ailesi ken­ dilerini her türlü adaletin dışında cezalandıran çok büyük bir acı duyarlar. Bir babanın veya annenin aylar süren uzun bekleyişi, görüşme yeri, mahkûm­ la geçirilen kısa zamanı dolduran yapay konuşma­ lar, nihayet infaz düşüncesi ve görüntüsü kurbanın yakınlarına çektirilmemiş olan işkencelerdir. Bu so­nuncular duygulan ne olursa olsun hiç intikamın ci­ nayeti böylesine aşıp, kendi acılannı da şiddetle pay­laşan kimseleri de acı içinde bırakmasını istemez­ler.