Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öylesi bir demde bir yandan Cebrail tüm âlemlerin Resûlullah hürmetine yaratıldığını söylerken, Azrail onun oğullarını birer birer çekip almıştı yeryüzünden. Mal ve evlatla kibirlenen müşrikler, "Bu ne menem seçilmişlik! Kendi oğulların birer birer ölüp gitti. İlahına yalvar da onları elinden almasın," diyorlardı. Öyle ya! Evladını bile kurtaramamış biri nasıl kurtaracaktı Mekkelileri? Onlar kendilerine ölümsüzlük vaad edilmesini isteyen ve Hesap Günü'nden dehşetle kaçan insanlardı. Onlara göre oğul, neslin yürümesi ve ismin yaşatılması demekti. Herkeste olan bu nimetten bile yoksun birine mi iman edeceklerdi? İçlerinden birkaçı, "Senin soyun güdük kaldı. Sen ebtersin! İzin yeryüzünden silineceği için bize hınç dolusun!" demeye bile başlamışlardı.
Reklam
Ruhumun ikizi.
Diyeceğim, sen bu doktorlara aldırma, doktora gitmek de bize göre bir şey değil.
Kültürümüzün düşünme tarzına göre birtakım nesnelere ve canlılara sahip olmak bize güvenlik getirmektedir. Ama bu düşünceden doğan sayısız yapay gereksinim, bizi gerçekte gitgide kendimizden uzaklaştırmaktadır.
Sayfa 40 - Çitlembik YayınlarıKitabı okuyor
27. Bunun üzerine, kavminin önde gelen inkârcıları, halkı sömürerek kurdukları kölelik sisteminin yıkılacağı ve böylece alışageldikleri lüks ve refah dolu yaşantının sona ereceği endişesiyle, “Ey Nûh!” dediler, “Görüyoruz ki, sen de bizim gibi fâni bir insandan başka bir şey değilsin. Allah peygamber göndermek isteseydi, olağanüstü güçlere sahip bir melek gönderemez miydi? Üstelik, bu ülkede ezilen, horlanan dar görüşlü ayak takımından başka hiç kimsenin sana uymadığını görüyoruz. Eğer bu din güzel bir şey olsaydı, herkesten önce bizim gibi akıllı, zengin ve yetenekli insanlar ona inanırdı. Bize göre kişinin doğru yolda olduğunu gösteren tek ölçü, sahip olduğu güç ve zenginliktir. Sizin bize karşı bir meziyetinizi, üstün bir tarafınızı da göremiyoruz ki, onun için isteklerinize boyun eğelim. Tam tersine, bize öyle geliyor ki, sizler bu ülkede iktidarı ele geçirmek amacıyla kutsal din duygularını istismar eden, halkı kandırmak için de bu niyetini gizleyip sürekli iyi görünmeye çalışan birer yalancısınız!”
"Machen'ın dehşetleri çok inceden inceyedir. Büyük ölçüde fikirlerin çağrışımına bağlıdır. Fikirlerin birleşmesine. Onları birleştirme yetisine. Siz iki kavramı, içerdikleri dehşeti, her birinin içerdiği dehşeti gösterecekleri biçimde asla ilişkilendiremeyebilir ve böylece onu ömrünüz boyunca bilemeyebilirsiniz. Ama talihsizlik bu ya,
Reklam
Alaaddin Keykubat ve Ertuğrul Gazi
Ve cenk Selçukluların zaferiyle bitti (1231). İki tarafın da çok yorgun ve bitkin olduğu bir zamanda harp meydanına dalan 400 Kayı Hanlı (bir rivayete göre de tam 444), savaşın gidişatını değiştirdi. Keykübâd çok memnundu. Teşekkür için otağına çakırdığı Kayı Beyi Ertuğrul Gazi ye samimiyetle soruyordu: “Bir dileğin, bir arzun var mı? Ertuğrul Gazi: Yazın kalabilecek bir yaylağa ve kışın hayvanlarımızı otlatabilecek kışlağa muhtacız. Konduğumuz yeri imar eder, gavur ve putperest şerrinden hudutlarınızı koruruz.” Buruk bir iç çekişten sonra devam etti; “Sana ve aşiretine Söğüt kışlasıyla Domaniç yaylağını dirlik verdik. Bizans hududuna uç beyimizsin. Göreyim topraklarımızı Bizans sergerdesinden, Mongol çudarından ve Katalan eşkıyasından koru. Hacetin olduktu da bize müracaatta gecikme.
İnsan "beklenti" esasına göre evrimleşir…
Jean Liedloff, The Continuum Concept (Dokunmanın Mucizesi, 1975) isimli muhteşem kitabında, insanın "beklenti" esasına göre evrimleştiğini, beklentinin doğamızın en derinindeki temeli olduğunu, yani bir başka deyişle, bize dair her şeyin merkezdeki bu beklenti etrafında şekillendiğini anlatıyor. "Ciğerlerimiz havanın beklentisidir," diyor; "Burnumuzun içindeki kıllar, toz beklentisidir. Ciltteki pigmentasyon, güneş beklentisidir. Pıhtılaşma mekanizmamız, beden yüzeylerine darbe alma beklentisidir. Terleme mekanizmamız, sıcak beklentisidir. Tek cinsiyetimiz olması, bir başka cinsiyetin beklentisidir. Refleks mekanizmamız, acil durumlarda hızlı tepki verme ihtiyacının beklentisidir." Her bireyin ve her bedenin, karşılaşmayı beklediği deneyime göre tasarlandığını söylüyor…
Sayfa 16 - Eksik Parça Yayınları, 1. Baskı 2023Kitabı okuyor
Yargılamadan , Yorumlamadan ...
Birinin yanlışına “yanlış” deme cüretini göstermek, cahillikten ileri gelebilir ancak. Hangi aklın yorumladığı bir yanlıştan söz ediyoruz? Kendi aklımızın yorumuna dayanarak mı başkasının bir eylemine yanlış diyoruz? Başkaları da bizim gibi düşündüğü için mi haklı buluyoruz kendimizi? Bize göre yanlış gibi görünen şey, başkasının doğrusuna dönüşlüyse hâlâ ortada bir “yanlış” olduğu söylenebilir mi? Dolayısıyla her kim her ne yaptıysa onu yaptığı şeyle baş başa bırakmak en doğrusudur. Yargılamadan, yorumlamadan...
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.