Hucurat Suresi, Medine´den nazil olmuştur ve on sekiz âyettir.
Bu seri-e celile, âyet sayısı bakımından kısa fakat ihtiva ettiği hükümler ve koyduğu esaslar bakımından büyük hususiyetler taşıyan bir suredir.
İnançta, ferdi ve içtimai hayatta, İslamin eseslarının neler olduğu ve o esaslara nasıl sarılmamız gerektiği beyan edilmekte ve İslam
Yüksek bir merdivenden aşağı çok kötü düşen, sonra da sonsuza kadar tırabzana yapışıp kalan ve ne kadar az basamak kalmış olsa da inemeyen biri gibi hissediyordu.
Denize bir adam düşmüş!
Umurunda değil! Gemi durmuyor. Rüzgâr esiyor. Bu karanlık geminin izlemek zorunda olduğu, dışına çıkamadığı bir rotası var. Geçip gidiyor.
Adam kayboluyor, tekrar beliriyor, sulara gömülüyor, tekrar yüzeye çıkıyor, sesleniyor, kollarım uzatıyor ama onu kimse işitmiyor. Fırtınada titreyen gemi, manevra yapmaya uğraşıyor.
Ruknettin'in aynalarda ağladığı kadar var.
Bir mevsimin kıyısından tutarsan Ruknettin
Kurak ovalara yağmurlar yağar,
Ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi,
Kalbin şiir olup vadilerini sular.
Senin de vadilerin vardır Ruknettin!
Kehanetler kurarsın, yağmalarsın kendini
Kurtarıp o yangında ilk önce kalbini
Niyedir, aynalarda azalır
düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
olsun artık diyorum ne olacaksa
paralı asker miyim, neyim ben
ekleyip duruyorum sabahları akşama
ve kendimi arıyorum, meşgul çalıyor
gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
aşk diyor, başka bir şey demiyor kalbim
nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim
hem de mayhoş elma tadında.
kendimi de koysam ayağımın
... Vladimir:
"Allah Allah! Ben bu öğretmenleri anlayamıyorum ben kendi çocuklarıma bir kere olsun şöyle davranmadım." demişti.
Nikolay'ın annesine lazım olan kanı ve ameliyat parasını da öğretmenlerin kendi aralarında tedarik edişi karşısında Vladimir'in dudaklarından "Allah'ım! Aklıma mukayyet ol!" sözleri döküldü.
"Hayır hayır bunlar insan olamaz; bunlar, yerde gezen melekler diyordu.
Bir başka öğretmenin bahçedeki küçük bir su birikintisine düşen bir karıncayı kurtarması öğrenciler arasında konuşulup duruyordu.
Geçen gün, nöbetçi öğretmenin, altını ıslatan bir öğrenciyi gece kucağında tuvalete götürmesi, bahçedeki ağaçtan düşerek yaralanan bir öğrenciyi bir başka öğretmenin sırtına alarak kan ter içinde hastanenin yolunu tutması, Vladimir'in duygularını taşıran son damla olmuştu.
Kimdi bu insanlar? Nerede yetişmişlerdi?
Bu melekler, yüreklerinde bu sevgiyi nasıl büyütmüşlerdi ?
Hangi toprağın sürgünü, hangi baharın nazlı kelebekleriydi bu insanlar?
Yoksa dünyanın dört bir yanı bahara durmuştu da, kendisinin mi haberi yoktu?