Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Oğuz Kara Han neslisin Osmanlı Cihan Devleti'nin en büyük özelliklerinden birisini, hiç şüphesiz coğrafyasında barındırdığı milletlerin çeşitliliğinde ve bu kadar milletten insanı ortak değerler etrafında barış ve huzur içerisinde asırlarca yaşatmış olmasında aramak gerekir. Osman Gazi tarafından teşkilatlandırıldığı için Osmanlı adıyla anılan bu
Oğuz toplumunun göçüp yürümediği yol var mı? Evini tutup oturmadığı yurt var mı? -Ebulgazi Bahadır Han
Reklam
Üçok'lar yani Gök, Dağ ve Deniz Han'lar ve onların oğulları ise, bu kutsal altın yayla atılan gümüş oklar idiler. Bu suretle oklar, yayın verdiği hizmeti yerine getiriyorlardı. Amacı belirtilen ve onları göreve gönderen yay, yani Bozok'lar idiler. Bunun içindir ki, Ebülgazi Bahadır Han: "Ok elçi demektir, Üçok boyları da, hükümdarın birer elçileri idiler", diye bir açıklamada bulunmaktadır. Eski Türk devletlerinde, okla haber gönderilirdi. Aynı zamanda tabi devletlere, onların tabiiyetlerini tanımanın bir alameti olarak okların gönderildiğini de biliyoruz.
Sayfa 161 - Türk Tarih Kurumu
Oğuz Kağan, Bozkurt, Ergenekon destanı
Tarihin, mitos dediğimiz potaya dökülerek efsane bileşimleriyle dondurulmuş şekli olan bu destanlar, ne yazık ki eski Çin kaynaklarında, 13. yüzyıl İran tarihleriyle 17. yüzyılda Ebülgazi Bahadır Han'ın ġecere-i Terâkime'si gibi eserlerde özetler halinde kaldı.
Türk Destanı Üzerinde Çalışanlar Benim bildiğime göre Türk destanı üzerinde ilk çalışan Türk, merhum Ziya Gök Alp’tır. Kendisi iyi bir şair olmakla beraber Türk destanının bazı parçalarını sade ve özlü bir dille nazma çekmiş ve bununla ilmi değil, yalnız millî ve terbiyevî bir gaye gütmüştür. Fakat Gök Alp’ın çocuklar için yazdığı ve aslına göre
Kitap Tahlili – Dede Korkut “Aylı Kurt” neşriyatının beşinci olarak Orhan Şaik Gökyay tarafından neşrolunan Dede Korkut umumiyetle Türkiyat âlemi için mühim bîr hâdise teşkil edilmektedir. Büyük hacımda 250 sayfalık bir eser olan bu kitabın basılışının iki yıl sürdüğünü söylemek, ona verilen emeğin derecesini göstermeğe kâfidir. Eserin değerini
Reklam
TÜRK TARİHİ ARAŞTIRMALARI 20 Eylül 1971 tarihiyle Kültür Bakanı Talât S. Halman’dan resmî bir yazı aldım. Basılı olan ve başkalarına da gönderilmiş bulunan yazı aynen şöyledir: Sayın Nihâl Atsız, Kültür Bakanlığının yayın programından ilki, kültür eserleri konusunda üç yeni diziyle başlatılacak, bu dizileri, çeşitli kültür ve sanat dallarında
KÜLTÜR BAKANI’NIN RESMİ YAZISINA AÇIK CEVAP   20 Eylül 1971 tarihiyle Kültür Bakanı Talât S. Halman’dan resmî bir yazı aldım. Basılı olan ve başkalarına da gönderilmiş bulunan yazı aynen şöyledir: Sayın Nihâl Atsız; Kültür Bakanlığının yayın programından ilki, kültür eserleri konusunda üç yeni diziyle başlatılacak, bu dizileri, çeşitli kültür ve
Iran mitolojisinin Türkler arasında sızması
Selçuklular da kaynakların kesin olarak bir şey söylememelerine rağmen, kendilerini Afrasiyab'ın soy kütüğüne bağlamışlardı. Nitekim Ebülgazi Bahadır Han, Türklerin Şeceresi adlı kitabında şöyle diyordu: "Selçukiler, Türkmen idiler. Kardeşiz dediler. Fakat ne ilimize ve ne de halka hiç bir faideleri değmedi. Padişah oluncaya kadar, Türkmen'in Kınık Uruğundanız", dediler. Padişah olduktan sonra da "Afrasiyab'ın bir oğlu Keyhüsrev'den kaçıp, Türkmenlerin içine gelm ve orada oturmuş, kalmış. Biz onun oğullarıyız, Afrasiyab'ın neslinde geliyoruz", dediler. Adlarını değiştirdiler. 35'nci nesilden sonra, soylarını götürüp, Afrasiyab'a dayadılar". Türkmenlerin çok değerli bir halk hatırasıdır. Böylece Selçuk Hanedan ile Türkmenlerin halk geleneği çatışıyordu. Anadolu Selçuklularında da Keyhüsrev gibi İran'ın mitolojik adlarının, Türk hakanlarına ad olmalarının sebepleri anlaşılıyordu.
Sayfa 72 - Türk Tarih Kurumu
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.