Sohbet-i Nebeviye ne derece bir iksir-i nurani olduğu bununla anlaşılır ki: Bir bedevi adam, kızını sağ olarak defnedecek derecede bir kasavet-i vahşiyanede bulunduğu halde, gelip bir saat sohbet-i Nebeviyeye müşerref olur, daha karıncaya ayağını basamaz derecede bir şefkat-i rahîmaneyi kesbederdi. Hem cahil, vahşi bir adam, bir gün sohbet-i Nebeviyeye mazhar olur; sonra Çin ve Hind gibi memleketlere giderdi, o mütemeddin kavimlere muallim-i hakaik ve rehber-i kemalât olurdu.
Şiir yazmışımdır:
"Sevgilim" dedi, "mısralarım ki Hind'in ipeklileri kadar ince dokunmuş ve İran'ın kıymetli halıları gibi hünerli renklerle süslenmiştir, niçin senin kalbini heyecana getiremiyorlar? Geceyi terennüm eden şarkılarım sana kendi gözlerini; gün doğuşunu anlatan şarkılarım sana dudaklarının rengini hatırlatmıyor mu? Dalgalara ait şiirlerimde dağınık saçlarının tellerine rast gelmiyor musun?"
Reklam
"Dünya imgesi", ilahi mutlak bilginin süreti olarak da isimlendirilebilir. Varlıkların tamamının ve örnek olarak "yaratılışın" zaman dışındaki paradigmasıdır. "Hind-İran'da­ ki arta'dan ve hatta Eflatuncu ldealar'dan önce Sümerlilerde gişghaı; yani çevre, plan veya olması gerekenlerin modeli diyebileceğimiz bir şey vardır. Bu, yaratılış esnasında Tanrılar tarafından meydana getirilir ve yarattıklarırndaki değişmezliği tayin etmek üzere onu göğe sabitlerler. "Dünyanın imgesi", (...) Aziz Augustin'de "Başka yerlere bakmaktansa kendisine bakan ruhları bütün yaratılışın bilgisine götüren ezeli aynadır."
Selim Han'ın edebi bir lisanla yazılmış olan ve pek muğlak olan Vassaf Tarihi'ni mütalaa etmesi Arapça ve Farsçadaki yüksek vu­kufiyetini göstermektedir. Kemalpaşazâde, Osmanlı Tarihi eserini onun emri ile yazmıştır. Mısır'daki ikameti esnasında Hind ve Çin haritalarını yaptırmıştır.
Sayfa 276 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Ufuk genişledikçe anlaşmazlıklar artacak sanıyorduk, oysa ahenk beliriyordu gitgide. Güneş tayfı, bize yıldızların hangi maddelerden oluştuğunu öğretti. Anladık ki, o yıldızların terkibi ile dünyamızınki arasında pek fark yok. Linguistik yardımı ile inceleyebildiğimiz çağlar da, büyük ahlâk değerleri bakımından yaşadığımız zamandan pek farklı değil. Hele odak... hep bir, gönül hep aynı gönül. Çalışmayla, hukukla, adaletle ilgili ana düşünceler hiç değişmemiş. Eski çağlar dediğimiz biziz. Dünyanın fecri diyorduk Vedalar'ın ilkel Hind' i ve Avesta'nın İran' ına; ama onlar aile, yaratıcı emek gibi konularda Orta Çağ'ın kısırlığına ve çilekeşliğine kıyasla bize çok daha yakın.
Sayfa 181 - Michelet Jules, a.g.e., Önsöz, s 1-9.
Hindistan, Kast Sistemi ve Gazneli Mahmud
"...O günlerde Orta Asya'da ilmi ve kültürel bir İslami hava hâkimken Hindistan coğrafyasında katı bir putperestlik yaşanmaktadır. Özellikle kendi oluşturdukları kast sistemi ile insanları kalıplar halinde rahatlıkla yöneten ve kullanan racalar, binlerce puttan oluşan dinleriyle de insanları rahatlıkla sömürmekteydiler. Sistem o kadar iyi kurgulanmıştı ki köle köleliğinden memnun ve kendisini ezenlere ses çıkaramıyor, zengin alabildiğine zenginleşmeye ve zulmetmeye devam edebiliyordu. Hind melikler ve racalar bu nedenle Müslümanlara kapılarını kapatmışlardı. İşte bu zorlu kapıları kırıp dünyanın o günlerde en çetin coğrafyalarından biri olan Hindistan'a girecek kahraman Gazneli Mahmud olacaktır..."
Sayfa 66 - Cansu Canan Özgen, Talha Uğurluel, Kronik Kitap, TürklerKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.