BEDREDDİN'İN ÖLÜSÜ
Yıl 823'tü, Çocuklar ... Hünkar'ın iradesi ve İranlı Molla Said'in fetvasıyla Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin'i bir ağaca asmıştılar. Gecenin geç ve yıldızsız bir saatiydi. : Yavaş sesle, korkarak yapılan bir ihanet konuşması gibi yağmur çiseliyor. Ağacın kalın ve yapraksız bir dalında sallanan 79 yaşındaki Bedreddin'in çırılçıplak
Sayfa 260 - (Nazım Hikmet/Resimli Her Şey dergisi, 9 İkinci Teşrin 1935)Kitabı okudu
Buradaki tehlike soruna buldukları çözümde yatıyor. Travma geçirmiş, tacize uğramış ya da ihmal edilmiş çocuklara karşı güç kullanmak ya da herhangi bir zorlamada bulunmak ters etki yaratır: Onları tekrar travmaya uğratır. Travmada inanılmaz yoğunlukta ve dehşet verici bir kontrol kaybı yaşanır; bu durum insanları kontrol sahibi olmadıkları durumlara geri götürerek onların o durumları tekrar yaşamalarına neden olur ve iyileşme sürecini engeller. Söylenmesine bile gerek yok ama bir çocuğu yere bastırıp duymak istediklerinizi söyletene dek canını acıtmak, asla sevgi bağları oluşturmaz, onu sadece korku aracılığıyla itaatkar olmaya zorlar. Ne yazık ki elde edilen ‘iyi davranış’, olumlu bir gelişme gibi görünebilir ve bu çocuklar sonradan onlara bakan kişilere karşı daha içten bir sevgi bile sergiliyormuş gibi gelebilir. Bu ‘travma bağlılığı’ aynı zamanda Stockholm Sendromu olarak da bilir: İşkence yapılarak koruyucu ebeveynlerini ‘sevmeye’ zorlanan çocuklar, bunu kaçırılan gazete varisi Patty Hearst’ün onu kaçıran Simbiyonez Kurtuluş Ordusu üyelerinin amacına inanmasına benzer bir şekilde yaparlar. Bu arada, taciz sürekli olarak tekrarlanmazsa, Hearst’ün serbest bırakılır bırakılmaz grubun radikal politikalarına olan bağlılığının sona ermesi gibi çocukların ‘sevgisi’ ve itaatkarlığı da zamanla silinip gider.
Sayfa 224Kitabı okudu
Reklam
Bir zaman ihtiyarlığa ayak bastığımdan, gafleti idame ettiren sıhhat-ı bedenim de bozulmuştu. İhtiyarlıkla hastalık, müttefikan bana hücum etti. Başıma vura vura uykumu kaçırdılar. Çoluk çocuk, mal gibi beni dünya ile bağlayacak alâkalar da yoktu. Gençlik sersemliğiyle zayi' ettiğim sermaye-i ömrümün meyvelerini; bütün günahlar, hatiatlar gördüm. Niyazi-i Mısrî gibi feryad eyleyerek dedim: Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu heba, Yola geldim lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber. Ağlayıp nalân edip düştüm yola tenha garib, Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran bîhaber. (Hanımlar Rehberi 34.sh - Risale-i Nur)
"Alan ile David'in hayatlarının bundan sonrasını oldukça iyi geçirdiklerini söylemeliyim; "iyi" sözcüğünün daraltılmış ve insanca tanımıyla elbette. Yani, ufak tefek hatalar işlemiş olsalar da, yaşadıkları her olaydan alınlarının akıyla çıkmasını bilerek.
İstatistiklere göre, kaçırılan çocukların çoğu tanıdıkları tarafından alıkonuluyor. İstatistiklere göre, çocuk kaçıranların çoğu kurbanlarını bir araca doğru çekmeyi dener. Ve son olarak, istatistiklere göre cinayete kurban giden kaçırılmış çocukların dörtte üçü, alıkonulmalarından sonraki üç saat içinde ölüyor.
Sayfa 15 - AnnaKitabı okudu
Bir zaman, ihtiyarlığa ayak bastığımdan gafleti idame ettiren sıhhat-i bedenim de bozulmuştu. İhtiyarlıkla hastalık, müttefikan bana hücum etti. Başıma vura vura uykumu kaçırdılar. Çoluk çocuk, mal gibi beni dünya ile bağlayacak alâkalar da yoktu. Gençlik sersemliğiyle zayi ettiğim sermaye-i ömrümün meyvelerini; bütün günahlar, hatîatlar gördüm. Niyazi-i Mısrî gibi feryat eyleyerek dedim: Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu heba, Yola geldim lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber. Ağlayıp nâlân edip düştüm yola tenha garib, Dîde giryan, sine biryan, akıl hayran bîhaber.
Reklam
170 öğeden 151 ile 160 arasındakiler gösteriliyor.