"...geçiminde darlık ve değişme, rızkında zorluk ve halinde bağlanma ve dağınıklık gördüğün zaman, kendinin Allah'u Tealâ'nın (CC) emrini terkedici ve nefsin arzuları peşinde koşucu olduğunu muhakkak bilmelisin."
Dürüst olmak gerekirse aslında tam olarak anlayamıyorum. Acaba ne gibi bir nedenle ve hangi süreç neticesinde, koşucu melankolisi geldi başıma? Ayrıca sonrasında ne gibi bir nedenle ve hangi süreç neticesinde bu silikleşip yok oldu? Bunun açıklamasını henüz düzgün bir şekilde yapabilecek durumda değilim. Belki de öylece kestirip atmaktan başka yol yoktur. Yaşam böyle işte, diyerek. Herhalde bunu olduğu gibi, nedenine, sürecine bakmaksızın kabul etmekten başka yolumuz yok, diyerek. Tıpkı vergiler, akıntının şiddetlenmesi, John Lenon’un ölümü, dünya kupasındaki hakem hataları gibi...
Ateş'in Dursun' a gönderdiği yazının Dursun'ca kırpılmamış hali
Kitabının 263-268 nci sayfalarında Turan Dursun, benim yazdığım bir mektuptan söz ediyor. 2000 e Doğru Dergisinin, 11 Mart 1990 tarihli ve 11 sayılı nüshasında yayinladığı, Ayın yarılması ile ilgili
ayeti ele alarak "Kur'ân'da Bilim Dişı şeyler bulunduğu"nu iddiâ eden
yazısı üzerine, bir cevap hazırlayıp Dergiye gönderdim -kendine değil-