Gittikçe muhafazakarlaştırılan Z kuşağını (Kanziler) anlatıyor sanki
«Milliyetçilik» etiketi altında, yabancı devletlerin yardakçılığını yapanlar, Türkiye'yi sömürmeye ve savaş tehlikesine biraz daha yakınlaştırmaya gelmiş insanlara alkış tutanlar,· «bağımsızlık, haysiyetli dış politika, kendi kaynaklarımıza sahiplik isteyenlere saldıran­lar, «satılmış» değillerse, mutlaka ya aptal ya da cahildirler.
''Bozuk işleyen düzen yüzünden, laiklik gibi Türk cumhuriyetinin en sağlam kalması gere­ken başlangıç ilkesi bile defalarca ayaklar altına alınmıştır. Yeni getirilen mekanizma, iktidarları halka yaklaştıracak yerde, halktan uzaklaştırmış ve statükocularla çıkarcıların etkisi altına sokmuştur.''
Reklam
1963 Yılından
''Türkiye, dalgaları çok derinlerden gelen bir büyük oluş içindedir. İçinde yaşadığımız yıllar, kuşaklar ötesindeki tarihçinin kaleminde, belki de düşünebildiğimizden çok daha geniş bir anlam kazanacak.''
''Tarihçi, olup bitenleri bir bütün olarak görebilmek, parçalan bir araya getirip olaylara topluca bir anlam verebilmek için, kendisine belli bir pers­pektif sağlıyacak uzaklığa muhtaçtır. Şerit çok erkenden kesildi diye şikayet eden öğrenci de, ileride, hayatının orta­larına doğru, kendi yaşayış ve görüş uzaklığının artmasıyla birlikte, «perspektif»in anlamını daha iyi sezecektir.''
1943 yılında Atsız yeniden dergi çıkarmaya teşebbüs eder. Atsız Mecmua'nın devamı olacak olan dergi Türk Sazı adını taşıyacaktır. İmtiyaz, Nejdet Sançar'ın eşi Reşide Sançar adına alınmıştır. Bayilerle anlaşmaları yapılan, Tasvir ve Cumhuriyet gazetelerinde ilanları çıkan dergi 15 Mayıs'ta dağıtıma verilmek üzere 14 Mayıs'ta
Peki Aziz Bey, bu ilk gününde kurultayın, Prof Dr. Mümtaz Soysal'ın ilginç bir tezi vardı. Diyor ki, "Partiler sivil anayasa konusunda önerilerini şimdiden getirsinler" bu da gerçekçi bir yaklaşım değil mi? "Kemal Tahir'in bir sözü vardır, l960'tan sonra anayasa yaparken, taslaklar ortaya çıkarken çok zaman geçti. O kızıyordu tabii. Abartarak konuşurdu. 'Yahu bunlar ne biçim anayasa profesörü? Her anayasa profesörünün her cebinde 4-5 tane anayasa taslağı olacak.' Derdi. Tabii öyle olmayacak, ama anayasa taslakları anayasa profesörlerinin dosyalarında olmalıdır. Muhalefet parililerin dosyalarında olmalıdır. Taslakları ve bunun tartışmaları şimdiden yapılmalıdır. Neyi nasıl yapacaklarını biz bilemeyiz. Bu kendileri için de gereklidir, bizim için de gereklidir. Onun için Mümtaz Soysal'a hak veriyorum.'' Ben
Sayfa 92 - 30 ekım 2000Kitabı okudu
Reklam
Bir ara Deniz, «Bugünleri de yaz­mak gerek,» dedi. «Yazılacak elbette,» dedim. «Daha olayın çok ba­şındayız. Zamanla yazılır.» «Yarının gerçek edebiyatı bugünün mahpusanelerinden çıkacak, göreceksin,» dedi. «Yazarlarımız konu sıkıntısı çekiyorlardı. İşte bir sürü konu on­lara.» Doğru söylüyordu. «Peki ama neden yazarlarımız içeride değil?» «Niye?» dedim, «Fakir Baykurt burada. Dursun Akçam da burada. Muzaffer Erdost da. Mümtaz Soy­sal da.»
27 Mayıs ve 1961 Anayasası
27 Mayıs, amacının çok ilerisindeki oluşumlara yol açmış bir devrimdir. Değişik şartların bir araya gelmesi sonucunda 27 Mayıs sadece rejim meseleleriyle uğraşmamış, ekonomik ve sosyal yenilikler getirmiş ve bu alanda girişilecek mücadelelere elverişli bir anayasayı hazırlayıp görevini tamamlamıştır. 27 Mayıs ekibi ya da Milli Birlik Komitesi,
Mülkiyedeki yıllarımda konserler vardı. Aynı çatı altında dershaneleri, kütüphanesi, kantini, yemekhanesı, yatakhanesi, banyosu, ütü yaptıracağımız çamaşırhanesi, berberi, masaların da beyaz örtüleri, bilardo masaları olan mülkiyede, Arif Payaslı oğlu, Atilla Karaosmanoğlu, Mümtaz Soysal, Şerif Mardin, Bahri Savcı, Fehmi Yavuz, Yavuz Abadan, Nermin Abadan, Ahmet Şükrü Esmer, Nejat Erder, Sadun Aren, Herbert Hyman, Seha Meray, Vahdet Aydın, Gündüz Ökçün vardı. Hocaydılar, asistan idiler. Nurettin Sevin vardı. Konservatuvar ile mülkiyeyi kardeş okul yapmıştı. Balerinleri, tiyatrocuları, müzisyenleri bizim kantinde de görürdük arkadaş olarak. Geceleri tiyatro girişlerinin önünde kuyruğa girer, Kral Lear için, Öfke icin, Müşfik Kenter oyunu için, Yıldız Kenter için, Ertuğrul İlgin'in inanılmaz tatlılıktaki oyunu için sabahlara kadar beklerdik. Milli Kütüphane'nin Körler Odası'nda "yasak" denen kitapları okurduk: Dostoyevski’leri, Knat Hamsun'ları, Fındıkoğlu Ziyaeddin Fahri'nin Marx'tan söz eden Sosyalizm filan gibi başlıklı bir kitabını, Emil Ludwig'leri, Yurt ve Dünya'ları, Gazap Üzümleri'ni, Max Beer'i, Garp Cephesinde Yeni Birşey Yok'u, Haydar Rifat Bey'in "muhtasar" kapital çevirisini, Kadro dergilerini ve şimdi söylesem herkesin gülüp inanmayacağı daha nicelerini...
Sayfa 58
"Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün dür' sözü, her şeyden önce bölücülük hareketlerine karşı bir tepki olarak anayasanın kimi maddelerine serpiştirilmiştir. Bölünmezlik ilkesinin ortaya koyduğu sonuçlar: Vatan toprağının devredilmezliği, federalizmin olanaksızlığıdır." (Prof. Dr. Mümtaz Soysal, 100 Soruda Anayasanın Anlamı, s.180)
Sayfa 179
230 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.