"Bitki": Kadınsı Edilgenliğin Simgesi?
"Men" [adam] ve "meat" [ et ] kelimelerinin her ikisi de sözlükbilimsel daralmalardan geçmiştir. Asıl halleri kapsamlı olan bu kelimeler, şimdi kendilerine özgü göndergeleri ile yakın ilişki halindedir. Et artık tüm besinler anlamına gelmez; adam kelimesi de farkında olduğumuz üzere artık kadınları kapsamaz. American Heritage Dictionary ' ye göre et, bir şeyin özü ya da en önemli kısmını temsil eder. Böylece "olayın kalbi, meselenin eti/özü" ya da "etli butlu/önemli bir soru" gibi kavramlara sahip oluruz. İngilizcedeki "beef up" [ ete kemiği büründürmek] fiili, bir şeyi geliştirmek anlamına gelir. Bunun yanı sıra, bitki en istenmeyen özellikleri temsil eder: ot gibi durmak, varlığın sersemliği ve edilgenliği içinde, tekdüze ve eylemsiz... Et, insanın tadını çıkardığı ve insanın zirveye çıkaran bir şey iken, bitki hiçbir şeyden tat alamayan birisinin temsilcisi olur: Tekdüze, edilgen veya salt fiziksel bir mevcudiyet... ... Ot gibi yaşamak, edilgen bir varoluş sürdürmektir; aynı kadınsı olmanın edilgen bir varoluşa yol açacağı gibi. Bitkiler kadınların yiyeceği olarak görülür görülmez, çağrışım yoluyla "kadınsı" ve edilgen olarak da görünmeye başlanmıştır.
şarkıların kimi kez dinler­den daha "kalbi" olduğunu ... Çoğu kez öyle olduğunu ... Meselenin kalp olduğunu yani, niye kimse söylemedi?
Reklam
"müftüler sana fetva verse de kalbine danış” ... Gazzâlî, kalbe danışmanın müftinin ‘câiz’ ya da ‘mübah’ olarak belirlediği hususlar için geçerli olduğunu onların haram dediği şeylerden kaçınmanın farz olduğunu belirtmektedir. Gazzâlî, ayrıca her kalbe güvenilemeyeceğini çünkü bazı kalplerin oldukça vesveseli bazı kalplerin de her şeyde mutmain olma özelliğine sahip olduğunu belirtir. Bu durumda itibar edilecek kalp, meselenin inceliklerini murakabeye muvaffak olmuş âlimin kalbidir. Kalplerine itimad edilemeyenler ise Allah’tan kalplerine nur ihsan etmesini istemelidirler.473 Gazzâlî’nin en üst mertebede gösterdiği verâ, muttakî ve sıdıkların verâıdır ki, onlar Allah için olmayan mal, yeme, içme, uyku ve her şeyi kendilerine haram kılmışlar, bütün mevcudiyetiyle Allah’a teveccüh edip her şeyden yüz çevirmişlerdir.474 Aslında Gazzâlî ve diğer sûfilerin en üst mertebede gördükleri bu verâda mübah ve helal olan fiillerde Allah rızasının olup olmadığı konusunda sûfinin tereddüt duyduğu ve bu yüzden sakındığı bir durum söz konusudur. Burada kalbi bir bilgiye dayanarak her kesi ilgilendiren bir hüküm verme söz konusu değildir.
Fakat insanda yaradılışın hükmünden ziyade karakterin hükmünü kabul etmek kaçınılmazdır. Bazı bilimadamlarının incelemelerine rastladık ki, ahlak yaradılış gereği olmazsa terbiyenin hiç etkisi olamayacağı iddiasında ısrar ediyorlar. Doğrusu birçok örnek bu iddiada bulunanlara hak vermeye insanı mecbur ediyor. Ancak adı geçen örneklerden daha çok olmak üzere, karakterin hükmünün yaradılışa galip olduğunu genel bir kural olarak kabule her zaman mecburiyet duyulur. Tütün içmek, insanda yaradılış gereği bulunduğu halde insan bunu bir karakter özelliği olarak görünce, bir daha birakmamak seviyesinde mahkûmu oluyor. Zaten karakter, yaradılıştan daha kuvvetli olmasa yaradılışa galip gelebilir miydi? İnsanın aldığı terbiye, kendi yaradılış güzelliğini kötülüğe çevirmede pek büyük bir etki gösterir. İşte Kalyopi de yaradılış güzelliğine sahip bir kızcağızken Agavni'nin şeytani ilhamina yenilmiştir. Öyleyse meselenin tersi de inkâr edilemez olmalıdır. Yani fena bir yaradılışa sahip olan adam da iyi bir örnekten aldığı güzel terbiyeyle bayağı huy değiştirebilir. Ama bir adamın yaradılışı zaten fena olup da, üstüne aldığı terbiye ve gördüğü örnekler de fena olursa o adam artık o kötü insanlardan olur ki görünüşü insan olduğu halde kalbi şeytandan başka bir şey olamaz.
Sayfa 80 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ne Dediğimizin Farkında mıyız? Günümüzde kalpleri ifsat edip karartan bozuk düşünceler had safhaya ulaşmış durumda. Böyle bir dünyada müminin en önemli meselesi, elbette imanını muhafaza etmektir.  İmanı muhafaza etmenin belli başlı iki yolu vardır. Birincisi; kalbi zikirle, manevi gıdalarla besleyip Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarına
"Bana mutlu bir insan gösterin,ben de onun ya bencil ve kötü olduğunu ya da tam bir bilinçsizlik içinde bulunduğunu göstereyim size." "Umutsuzluk,erişilmesi olanaksız bir şeyi amaç edinmenin bedelidir."
Reklam
yürekte...
İnsanın kalbi meselesi ile birlikte çarpmaya başlar. Bu çarpıntının, soluk alıp vermenin durak yerlerini, meselenin ağırlığı ile birlikte kalbin bu ağırlığı kaldırma gücü belirler.
Dostluk insanın ruhundan gelen bir duygudur.İnsanın hissettiği bir şeydir.Karşınızdaki size iyilik etti diye dost olamazsınız onunla.
Neyi Kaybettiğini Hatırla
Çok yakın geçmişe kadar Türk iki şeyi yol üstünde bulduğu zaman öpüp başına kor ve ayakaltından kaldırırdı. Bunlardan biri nimet olarak adlandırdığı ekmek, ikincisi üzerinde yazı bulunan kâğıt idi. Türk'ün yazı saydığı hangi yazıydı? Türk bir kez olsun Latin hurufatını öpüp alnına götürdü mü? İşte milli meselenin kalbi.. Kur'an elimizden alınmadıkça bizi mağlup edemeyeceklerini bilen kâfirler tezgahlarını dilimiz üzerinde kurdu.
Meselenin kalbi, herhangi bir tasdikin özünün ve derecesinin, bu tasdikin yapılması için zorunlu olarak gereken mütekabil inkârın özü ve derecesi ile her zaman tam olarak orantılı olması gerektiğidir. Bir önermeyi tasdik etmek haddizatında, bu önermenin çelişiğini inkâr etmek demektir. O yüzden, ne kadar fazla şey söylemek isterseniz, o kadar fazla riske girmeniz gerekir. İddialariniz ne kadar çok kapsamlı ve olgusal olurlarsa, teklif ettiğiniz kuramın açıklama gücü ve alanı ne kadar büyük olursa iddialarınızı ya da kuramınızı yanlışlayacak olan kuramsal olarak olası olaylar alanının da o kadar büyük olması gerekir. Güzel bir İspanyol atasözünün deyişiyle söylenecek olursa: "Hoşuna gideni al; der Tanrı, 'Al ve bedelini öde."
95 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.