Öyle acılar vardır ki, ancak onlardan daha yükseğe çıkabildiğimizde unutulurlar ..
Sayfa 183Kitabı okudu
Ne hissettin? -Acının kadınların yoldaşı olduğunu İşte bu tehlikeli -Acının bir sınırı olduğunu Kurtuluş da burada. Bunu sakın unutma.
Sayfa 184Kitabı okudu
Reklam
Hiç unutmam: Uludağ’da bir sabah saatinde, dinlediğim çoban kavalına birbirini çağıran koyun ve kuzu seslerinin sarıldığını gördüğüm ânda, gözlerimden sanki bir perde sıyrılmıştır. Türk şiirinin ve Türk musikisinin bir gurbet macerası olduğunu bilirdim, fakat bunun hayatımızın bu tarafına sıkı sıkıya bağlı olduğunu bilmezdim. Manzara hakikaten güzel ve dokunaklıydı, beş on dakika bir sanat eseri gibi seyrettim. Bir gün Anadolu insanının his tarihi yazılır ve hayatımız bu zaviyeden (anlayış, görüş) gerçek bir sorgunun süzgecinden geçirilirse, moda sandığımız birçok şeylerin hayatın kendi bünyesinden geldiği anlaşılır.
"Dört milyon yıl öncesinden kalma bir ışık görmek ister misin?"dedi,sonra cevap vermesini beklemeden "Tamam yüzünü doğuya dön "dedi.Ona doğru uzattığı parmağını çevirdi."Dürbünü eline al ve ufuktaki ağaçların gökyüzüyle oluşturduğu çizgiye bak.Şimdi dürbünü yukarıya doğru kaldır..."Mary-Lynnette tıpkı bir eğitim çavuşu gibi ardı ardına verdiği talimatlarla onu yönlendirmeye devam etti."Şimdi...Etrafta hafifi bulanık bulanık parlak bir cisim görüyor musun?" "Ee,evet." "İşte o Andomeda yani başka bir galaksi.Ama eğer onu teleskopla görmeye çalışsaydın bu kadar kolay başaramazdın.Teleskopla bakmak,gökyüzüne bir kamışla bakmak gibidir.Sahip olduğun bakış açısı işte o kadar dar olur." "Tamam tamam ne demek istediğini anladım" dedi Ash.Dürbünü gözlerinden ayırarak eline indirdi."Baksan yıldızları izlemeye bir dakika ara verebilir miyiz?Seninle konuşmak istiyor..." "Bizim galaksimizin merkezini görmek ister misin?diye araya girdi Mery-Lynnette "Güneye doğru dön." Yüzünü o tarafa dönmesi için ona fiziksel temas dışında her şeyi yaptı .Ash'a dokunmayı göze alamıyordu.Bedeni o sırada zaten yeterince adrenalinle doluydu.Birde on dokunursa durum kontrolden çıkabilir ve Mary-Lynette birden havaya fırlayabilirdi.
Sayfa 313Kitabı okudu
Hiç karşılaşmamış iki Afgan'ı al, bir odaya kapat on dakika sonra akraba çıkarlar.
Parmaklığın önünde durdu, ayakta, ateş etmeye koyuldu. Bu, dev bir öç almaydı artık; her patlama bir eski, uzak utancın intikamıydı. Parasına el süremediğim Lola’ya ateş! Yüzüstü bıraktığım Marcelle’e ateş! Bir el ateş, öpmek istemediğim, öpemediğim Odette’e! Bu yazamadığım, yazmaya cesaret edemediğim bütün kitaplar için; bu, kendime yasak ettiğim, gidemediğim tüm yolculuklar için, bu nefret etmek arzusuyla kıvrandığım, ama anlamaya çabaladığım bütün insanlar için, hepsi, herkes için! Ateş ediyordu ve yasalar havada uçuyordu, insanları sevdiğin gibi seveceksin, geber orospu çocuğu! Asla öldürmeyeceksin, geber bok soyu bok! İnsanoğluna, Erdeme, Dünyaya ateş: Özgürlük korkutmaktır; belediye alev alev yanıyordu, beyni alev alev yanıyordu: Kurşunlar vızıldıyordu, hava kadar özgür, dünya havaya uçacak, benimle birlikte. Ateş etti, saate baktı: On dört dakika otuz saniye, dünyadan, otuz saniyelik bir kısacık süreden öte bir isteği yoktu artık, otuz saniye, şu kiliseye doğru koşan güzel, mağrur subaya ateş etmesine yetecek otuz saniye; güzel, mağrur subaya ateş etti, yeryüzündeki bütün güzelliklere, sokağa, çiçeklere, bahçelere, sevdiği, sevmiş olduğu her şeye. Güzellik, hayasız bir sıçramayla uçtu. Ateş etti: Tertemizdi şimdi, tertemizdi, Tanrı kadar güçlüydü, özgürdü. On beş dakika.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.