Mimarlığın sanatlar arasında gerçekten en büyüğü olduğunu söylüyor, nedeninin de anonim bir sanat oluşuna dayandığını ileri sürüyordu. Tüm büyüklükler gibi. Dünyada pek çok ünlü binalar olduğunu, fakat pek azının yaratıcısının bilindiğini, bunun da zaten böyle olması gerektiğini, çünkü bir tek insanın hiçbir zaman önemli bir şey yaratmış olmadığını söylüyordu. Mimarlıkta olsun, başka alanlarda olsun, bu hep böyleydi. Adı baki kalan birkaç mimar, aslında birer sahtekârdan başka bir şey değildi, onlar insanların şanını çalmışlardı ... Bazıları nasıl insanların servetini çalıyorsa, tıpkı öyle. "Eski bir anıtın görkemini seyrederken o başarıyı bir tek kişiye yorumluyorsak, ruhsal bir zimmet suçu işliyoruz demektir," diyordu. "Çünkü bilinmeyen ve anılmayan sayısız sanatçıların o kişiden önce gelip geçtiğini, geçmiş çağların karanlığına gömülüp gittiğini, sanatlarını tevazu içinde çalışarak ortaya koyduklarını (çünkü kahramanlık her zaman tevazu doludur), her birinin kendi çağına ait ortak hazineye kendince katkıda bulunduğunu unutuyoruz. Büyük bir bina, şu ya da bu dâhi tarafından bireysel olarak yaratılmış değildir. Yalnızca tüm insanların ruhunun bir yoğunlaşmasıdır."
İnsanın kıyameti de kendisiyle birlikte yürüyordu demek ki. Ne çok acı vardı bu dünyada ve onlar dünyaya gelmeden önce de bu böyleydi, gittikten sonra da değişmeyecekti.
Reklam
" Hayat böyleydi demek; bu kadar nahif ,bu kadar hassas bir yürek,sen git Abbas Bey'e âşık ol! Kimseler kalmamış gibi onu sev,ona tutul! Tüm yaptıklarına rağmen bir ömür vazgeçme, sabırla bekle ve tam kavuşmuşken çekip git şu üç günlük dünyadan. Hep mi bir vefasızı, bir vurdumduymazı severdi ince ruhlar? Hak etmeyene,kadir kıymet bilmeyene, kendinden başkasını düşünmeyene meylimiz nedendi? Tüm varlıkları ile bize gelenler hızla gözden düşerken ilk tökezlemede en kolay onlar feda edilirdi. Dokundugumuz kadar gizemsiz, yaklaştığımız kadar yavan, üzerimize titredikleri kadar sıradan olanlar. Gitmek isteyenler, gidenler ve hattâ hiç dönmeyecek olanlarsa uzaklaştıkça güçlenir, gittikleri kadar güzelleşir,ulasamadığımız kadar büyürlerdi . Onlar hep tutkuyla beklenirlerdi. Gözleri kamaştıran altın yaldızları ve parlak simleri, çoğu zaman derin hasretlerle bekleyislerin ardından gelen kavusmalarda solup giderdi."
Sayfa 53 - Romanoku YayınlarıKitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
Kıyamet gibi bir şey koptu dünyada. Çoğu hiçbir şey anlamadı! Bugüne kadar da anlamadıkları için bu zulüm onların yüzünden yaşanıyordu. Sorumluluk dünyada kabul görmüyordu. Bir kısım insan ne oluyor dedi. İnsanlık onlar ile yeniden yol alıyordu. Kimi onu, kimi bunu yine suçlayıp kaldıkları yerden zulme hizmet etmeye devam ediyordu. Yaşantıklarını yaşamak isteyenlerin böyleydi inadı. Şeytana bir şey yapmak yine düşmüyor sömürdüğü yerden sömürmeye devam ediyordu. Önder Karaçay
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Said Nursi'nin her suale cevabı varmış(mış).
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun, bilse sorardı. Atasözü "Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1) "Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Sayfa 56 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Reklam
966 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.