Söylediğimiz gibi, Atatürk’ün gayesi, bilim temelli bir eğitim yaratmaktı. Osmanlı’dan devralınan sistemle böyle bir şey mümkün değil, dolayısıyla satın almaktan başka çare yok. Atatürk, Türkiye’yi devraldığında, yanılmıyorsam, gayrimüslim okulları hariç, yurt genelinde on sekiz tane lise var. Atatürk bu liselere emir gönderiyor, en iyi çocukları seçin, İstanbul’a gönderin, bir imtihan yapılacak ve bunlar arasından seçilecekler, çeşitli konularda Avrupa’da eğitim alacaklar. Çeşitli konular seçiliyor, bu konular tabii Türkiye’nin öncelikleri. Belki şaşırtıcı gelecektir ama seçilen konular arasında arkeoloji var. Daha önce söylemiştim, henüz Sakarya Meydan Muharebesi devam ederken “Bu topraklar çok zengin, bir kültür umum müdürlüğü tesis etmemiz gerekiyor” demiş Atatürk, savaşın ortasında. Sonra jeoloji var. Çünkü jeoloji servisine ihtiyacı var, zira ülkede kömür var, başka madenler var. Yeraltı kaynaklarını tanımak lazım, yerüstü kaynaklarını tanımak lazım, bunların organize edilmesi lazım. 1935 yılında Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü’nü kuruyor Atatürk.Dikkatinizi çekerim, bir müdürlük olarak değil, bir enstitü olarak kuruluyor. Yani burada araştırma yapılacak ama icap ederse eğitim de verilecek.
Benzer bir tutum Osmanlı İmparatorluğu'na yerleşti. Bildikleri dünyanın çoğunu fetheden Osmanlılar kendi içlerine döndüler, dinî tutuculuğun ve yüz yıllarca sürecek bir durgunluğun içine saplandılar. Malezya'nın eski Malezya başbakanlarından Mahathir Mohamad şunları söylemişti: ”Müslüman âlimlerin, bilgi edinmeyi, Kur’an'da buyurulmuş gibi, yalnızca dinî bilgi olarak yorumlamaları, dinî bilgiden gayrısını İslam dışı görmeleriyle, büyük İslam uygarlığı inişe geçti. Sonuç olarak, Müslümanlar bilim, matematik, tıp ve diğer sözde dünyevi öğretileri çalışmayı bıraktılar. Bunun yerine, İslam'ın öğretileri ve yorumları üzerine, İslam fıkhı ve İslami uygulamalar üzerine tartışmaya çok zaman harcadılar; bu, Ümmet'in bölünmesine ve çok sayıda mezhebin, tarikatın ve ekolün kurulmasına yol açtı.
Sayfa 403Kitabı okudu
Reklam
ULUSAL BAĞIMSIZLIK HAREKETİNİN DOĞUŞU Saray, İngiltere’nin de onayıyla Mustafa Kemal’i Anadolu’daki 9. Ordu’ya, mütareke sonrasında silah bırakmamış Osmanlı güçlerini silahtan arındırmak amacıyla müfettiş olarak atadı. İstanbul’dan deniz yoluyla ayrılarak modern Türk tarihindeki derinden sarsıcı bir olay olan İzmir’in Yunanlılar tarafından
Galileo hadisesi
Halk arasında bilinenin aksine Galileo ile Kilise arasındaki gerilim, Dünya'nın şekli ile ilgili değildir. Kilise'nin Dünya'nın düz olduğuna inandığı, bilim tarihçileri ara sında kabul görmeyen, dayanaktan yoksun bir iddiadır. Tersine, Louise Bishop In da belirttiği gibi, bin yıllık OrtaÇağ boyunca hemen her Hristiyan düşünür ve yazar Dünya'nın düz değil, küre biçiminde olduğuna inanmaktaydı. Örneğin 4. yüzyılda yaşayan büyük Hristiyan düşü nürler Aziz Augustinus ve Nissali Gregor, Yunan Ulann küresel Dünya fikrini kabul etmişti. Galileo ise Dünya'nın düz olmadığını değil, Dünya merkezli Evren anlayışının doğru olmadığını iddia ettiği için Kilise tarafından yargilanmıştır. Italyan bilim insanı, bu iddiasını İtalyanca kaleme aldığı Dialogo isimli eserinde savunmuş, sonra son gelişen olaylar neticesinde Engizisyon tarafından ev hapsine mahkum edilmiştir. Bilhassa Kilise'nin bu görus reddederken Eski Ahit'in Yeşu bölümüne de atifta bulunmuş olması, tarihi olaylan bilim-din çatışması perspektifinden okumaya yatkın olanları hakli olduklarına ikna etmeye yetmiştir.
Sayfa 114 - Vadi yayıneviKitabı okudu
Kutadgu Bilig'den (yazılışı 1069) beri Türk geleneğinde "Bik-Beg-Bey" daima, siyası hüküm sahibi kişi anlamında kullanılmıştır. Osmanlı literatüründe kumanda yetkisine sahip zaim/ su başılar ve sancak beyi gibi daha yukarı rütbedekiler beg (bey) unvanı taşırlardı.
Şükrü Hanioğlu, II. Meşrutiyet’in ilanının sadece siyasî bir rejim değişikliği olmadığını aynı zamanda ideolojik değişim olduğunu ve Pozitivist-Darwinist bilim anlayışının neredeyse bir din hâline getirildiğini ifade eder.(1) Bu dönemde başlayan din-siyaset karşılaştırması, yer yer mücadelesi, din-bilim karşıtlığı söylemi, Cumhuriyet dönemini de kapsayan temel tartışmalar arasında yer almıştır. Cumhuriyet döneminde ders kitaplarında yer alacak olan Darwinist teori, Osmanlı döneminden itibaren tarih yazımını da etkilemiş; yeni anlayış çerçevesinde tarih kitapları kaleme alınmıştır.(2) Atila Doğan, Münif Paşa önderliğinde Osmanlı’da evrim düşüncesini destekleyen Mecmüa-yı Fünün Dergisi’nin yayımlanmaya başlandığını ve sonrasında Darülfünün’da bilhassa tarih derslerinde evrim teorisinin tarih anlayışının ders olarak okutulduğunu belirtmektedir.(3) Böylelikle yaratılış teorisine dayalı Hz. Adem’le başlayan tarih anlayışı, tekâmül ve temeddün anlayışına dönüşmüştür. -------------- 1.Şükrü Hanioğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Zihniyet, Siyaset ve Tarih, İstanbul: Bağlam Yayınları, 2009, s. 74. 2.Zafer Toprak, a.g.e., s. 351. 3.Atila Dogan, Osmanlı Aydınları ve Sosyal Darwinizm, İstanbul: Küre Yayınları, 2012, s. 135. '
Reklam
189 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.