Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Piri ve Seydi Ali Reisler Piri Reis korsan olarak başladığı "mesleğini" Osmanlı donanmasının saygıdeğer bir kaptanı olarak sürdürebilmiş bir denizcimizdir. Yaptığı akıl almaz hassaslıktaki dünya haritalarıyla tarih sayfalarına adını yazdırmış bir ölümlüdür. İlk dünya haritasını Yavuz Selim zamanında, ikinci haritasını Kanûnî zamanında
Reklam
CHP'nin yine yüzde 24 ya da 25 oy aldığı bir seçim gecesinin sabahı. Yenilgi havası hakim. Her zamanki tartışmalar yapılıyor. Konu başlığı: Oylar niye artma­dı? Kimine göre Kürtler dışlandığı için, kimine göre partiye Kürtler doldurulduğu için. Kimine göre halkın dini değerleri­ ne seslenilmediği için, kimine göre dindarların oylarını çeke­ ceğim derken partinin asıl tabanını oluşturan laik kesim küs­ türüldüğü için. Kimine göre ekonomik sorunlara, yoksulların haline ses verilmediği için; kimine göre demode yoksulluk edebiyatı yapıldığı için. CHP'den Diyarbakır'daki Kürt'e, Er­ zurum ve Yozgat'taki milliyetçi-muhafazakara, Erzincan'daki Aleviye, İzmir'deki laiklik hassasiyeti yüksek insana aynı anda seslenmesi bekleniyor. Hepsini birden kucaklayacak. Kolay iş değil. Sağ kitle partilerinin pragmatizmi içinde bile zorken sol olma iddiasındaki bir parti için çok daha zor. CHP denemiyor değil aslında. Deniyor, olmuyor. Zaman zaman hepsine bir­den niyetlendiği için yön tutturamıyor belki. Ne yön tuttura­biliyor ne oylarını artırabiliyor. Pirince giderken bulgurdan olma dramları yaşıyor. Tüm bunlara rağmen yüzde 25... O kadar küçümsememek lazım. Parti yönetimini savunmak için söylemiyorum bunları. Bana da düşmez zaten. CHP'liler yap­sın onu, birbirleriyle boğuşacaklarına ... Ama öyle ezbere eleş­tirilerin papağan gibi tekrarlanması da haksızlık.
Sayfa 98 - Can Sanat Yayınları - I. Basım: Mayıs 2018, İstanbulKitabı okudu
..liberallerin etkisi, seçim sandığından çıkan ra­kamlarla ölçülebilecek ya da anlaşılabilecek bir şey değil. Sa­yıları az ama gündem oluşturma konusunda potansiyelleri yüksek. Medyayı etkili biçimde kullanma potansiyelleri yük­sek. Diyelim ki, bundan beş yıl önceki bir siyaset tartışması televizyonda. Kahvede oturan AKP'li seçmenin, "Aha ağzını yiyeyim, ne güzel konuştu," diyeceği insan değil, liberal. Muha­fazakar tartışmacının önünü açan, ona paslar hazırlayan adam. Doğrusu, çoğunun bir karizması da vardı sanırım. Özellikle medya sektöründe çalışanları etkileyen bir karizma. '80'lerin sonundan itibaren, özellikle Nokta döneminden itibaren, gi­derek daha çok medya çalışanının liberal görüşlere yaklaştığı­nı gözlemledim. Tam liberal olmasa da liberalleri daha saygın gören çok arkadaşımız vardı CNN'de, NTV'de. Bunlar konuk tercihlerini, programların akışını da etkiliyordu. Senin 2001 kitabın için yaptığımız söyleşide söylemiştim. AKP'nin med­yaya doğrudan müdahaleleri yoğunlaşmadan önce epeyi bir arkadaşımız kendiliğinden kısmi destek veriyordu dönemin politikalarına diye. AKP'li muhafazakarlara çok bayıldıkları için değil, liberallerin etkisi altında kaldıkları için.
Sayfa 96 - Can Sanat Yayınları - I. Basım: Mayıs 2018, İstanbulKitabı okudu
Hiç sorma ya
2002 Genel Seçim sonuçları da bir başka şans ve seçim sisteminin ayarsızlığı değil mi? Yüzde 34 oyla Meclis'in üçte ikisini ele geçir, oyların yüzde 46'sı çöpe git­sin... Meclis'e giren iki partinin toplam oy oranları yüzde 54. Anormallik kelimesinin yetersiz kalacağı bir vaka.
Sayfa 234 - Can Sanat Yayınları - I. Basım: Mayıs 2018, İstanbulKitabı okudu
Yeşil gözlerinin sinirli titreşimlerini görmezden gelerek, bana gözlerini böylesine küstahça diktiği için “Bir şey mi var?” diye sordum. Sesim bile içime kaçmış, antika bir radyonun son ayarındaki ses düğmesi gibi kısılmıştı. Daha ne olsun? Şu haline bak. Sen benimle aynı asansörü nasıl paylaşırsın? Şimdi o döküntü hurdanı kaldır ve çık! Diyen bu bakışı okumak benim gibi bir insan sarrafı için kolay olmuştu. Soruma cevap vermek yerine öylece beni süzmesi karşısında, Ah, hayır! Trenlerle akrabalığım yok, baktığınız tren ben olamam, demek istedim. Tam atılıp bunu diyecektim ki, “Kimsin sen ve burada ne işin var?” diye sordu kalın ve gür bir sesle. “Nüfus sayımı olduğundan haberim yoktu. Kimlik numaramı versem olur mu?” diye yanıtladım gülerek. #alıntı #asude #papucumunajanı1 Bu kısmı okuduğumda bir anım aklıma geldi. Sanko da güvenlik görevlisi olarak çalışırken vardiyaya geldiğimde amir üniformayı giymeden gel benimle dedi ve yönetim katına çıktık. Cengiz Konukoğlu gelmiş toplantı olurken yönetim katına kimse çıkmasın diye beni yönetici asistanının yanına bıraktı ve gitti. Abdülkadir Konukoğlu’nun yeğeni Sertaç bey kendi odasından toplantı odasına geçerken bir baktı bir şey demedi. Sonraki geçişinde durdu ve işaret parmağını uzatarak siz kimsiniz, nereden geldiniz dedi. :D sivil olunca tanıyamadı herhalde… siyah takımlar içinde farklı mı durmuştum ne :D O anda ben uzaylıyım uzaydan geldim diyesim geldi diyemedim :D
Reklam
Bir simgesel vaka daha: Selim Sırrı Tarcan, Osmanlı döneminden başlayarak halk danslarını modernize etmeye çalışıyor. Sporcu da aynı zamanda, biliyorsun. Jim­nastikçi, beden eğitimcisi. Beden eğitimi derslerine kasa at­lama dersini sokan adam olduğu söylenir. Kırıkçının çıkıkçı­nın dostu bir anlamda... Atatürk, Tarcan'ın zeybekleri mo­dernize etme çalışmalarını destekliyor ve yanlış hatırlamı­yorsam 1925'te İzmir' de Atatürk için bir özel gösteri düzen­leniyor. Muallim Mektebi'nde. Tarcan, Mualla Hanım [Anıl] adındaki bir öğretmenle modernize ettiği zeybeği oynuyor. Adı da Tarcan zeybeği. Önce yerel kıyafetlerle, okullarda folklor kıyafeti derdik ya, o kıyafetlerle oynuyorlar. Atatürk çok beğeniyor. Gösteriyi modern kıyafetlerle tekrar etmele­rini istiyor. Bu kez Tarcan smokin giyerek zeybek oynuyor, son harekette de Mualla Hanım'ın dizlerini öpüyor. Gösteri Cumhuriyet döneminde yapılıyor ama çekirdeği Osmanlı'nın son yıllarında atılmış, zeybek ama modernleştirme çabası da var, yüzlerce yıllık geleneksel kıyafetle oynanıyor ama smo­kinli versiyonu da var. Bu gösterinin üzerine daha fazla söz söylemek gerekmez diye düşünüyorum. Öyle bir dönem iş­te. Ne kusursuz bir dönem, ne bütün kötülüklerin anası.
Sayfa 184 - Can Sanat Yayınları - I. Basım: Mayıs 2018, İstanbulKitabı okudu
Hoca Konya'lı değil. Babası Adana'nın. Kozan İlçesi'nden, meşhur Kozanoğlu Sülâlesi'nden. Annesi Sinoplu. Konya'da Hoca'nın aşireti veya toplu oyu da yok. Veya böyle sabit oy sahipleriyle angajmanı da yok. Orada valilik, memurlukta yapmamış. Bütün bu şartlara rağmen Konya'dan aday olabiliyor. Ülkemizde cari, normal, klasik siyasi mantık kaidelerine vurulduğu takdirde bu adaylık nafile bir uğraştan ileri geçmemesi gereken, fantezi bir havesten ibaret sayılabilir. Fakat maşallah Hoca işe öyle bir azimle girişti ki, "Ya o beni, ya ben onu" diyerek seçim kampanyasına başladı. Fevkalade bir organizasyon ve aksiyon. AP'yi ve CHP'yi aşan bir hamle. Onun için bu gün zayıf teşkilatların mazeretlerini biz makul görmeye çalışıyoruz da Hoca mazur görmüyor. Çünkü defterinde böyle bir fasıl yok. "Olmaz, kabul etmem, çalışacaksınız, çalışırsanız mutlaka başarırsınız. Önce başaracağınıza siz inanmalısınız. Bir kişi bir il demektir."
Sayfa 170Kitabı okudu
Ölmedim. Ruhuma bir çığlık daha eklendi. Böylece yenilmemiş oluyorum ben de. İçimde bir çığlıklar operası, ama konuşurken sesim olgun bir yemiş gibi tatlı, gitgide sevgi dolu, daha yanık, daha çocuksu...
Sevdim de okumayı açıkçası. Önce resimli kitaplar, sonra hikaye kitapları… Sürekli okuyordum.
Sayfa 246Kitabı okudu
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.