Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her dönemde ve bütün dinlerde âşıklar bu yüzden kutsanır; birbirlerinin kollarına gömüldükleri anda, yanmaya hazır odun yığının üstüne çıktıkları için. Yani gerçek âşıklar. Cesurlar, seçilmişler. Diğerlerinin kadına sırf yük hayvanı ya da erkekçe kibirlerinin teyidi olarak ihtiyaçları vardır veya bir doğa kanununa uymak zorunda olduklarını düşünürler. Bu aşk değildir. Her gerçek sarılmanın ardında, mutluluk ışıklarından daha az güçlü olmayan gölgeleriyle ölüm vardır. Her gerçek öpücüğün ardında yok etme arzusu vardır; artık pazarlık etmeyen, mutluluğun aynı zamanda ortadan kaldırma ve kayıtsız şartsız teslimiyet anlamına geldiğini bilen o son mutluluk duygusuna duyulan arzu. Hedefi olmayan bir duygu. Âşıklar eski dinlerde ve eski kahramanlık şarkılarında işte bu nedenle kutsanır.
Sayfa 193Kitabı okudu
Öğretim ve Eğitim
Çağımızın üstün düşüncelerinin ilk sırasında şu fikir bulunuyor: Eğitim ve öğretimden beklenen sonuç, insanları iyileştirmek ve hatta eşit kılmaktır. Sürekli tekrar edilen bu iddia, sonunda demokrasinin en sarsılmaz bir inancı haline gelmiştir. Bir zamanlar kilisenin dogmalarına dokunmak ne kadar tehlikeli idiyse, bugün de bu inanca dokunmak o
Reklam
MİRALAY FAZIL BEY'İN İKİNCİ İZDİVACI Miralay Fazıl Bey, Abdülhamid'in kendisine karşı gösterdiği müphem iltifatlara rağmen, belki bir gün bana bir kız teklif eder diye düşünerek, her ihtimale karşı, çok akıllı olan ablasına fikrini anlatır. «Abla iyi bir aileden, güzel akıllı bir kızla beni evlendirin>> der. Habibet hanım memnun
7.cilt
1887.Muğîre İbni Şu‘be radıyallâhu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Mûsâ aleyhisselâm Rabbine: - Cennetliklerin en aşağı derecesi nedir? diye sordu. Allah Teâlâ da şöyle buyurdu: - O, cennetlikler cennete girdikten sonra çıkagelen bir adamın derecesi olup kendisine: - Cennete gir!
Sayfa 618Kitabı okudu
Frodo hızla yaklaştıkça, büyük sütunlar onu karşılarcasına kuleler gibi yükseldi. Dev gibi gelmişlerdi ona; sessiz fakat tehditkâr iri kurşuni siluetler. Sonra sütunların gerçekten de elle biçimlendirilmiş olduğunu gördü: Eskinin hüneri ve gücü bunlar üzerinde çalışmıştı ve üzerlerine yontulmuş olan o fevkalade suretleri unutulmuş yılların
*~●。。。Arzu, tiksinti ve dinginlik üzerine bir sürü sorunun ardından, Buda'ya sormuşlar: "Nirvana'nın hedefi, son anlamı nedir?" Cevap vermemiş. Gülümsemiş. Amaçsız bir soru karşısında normal bir tepki olarak görülecek yerde, bu gülümseme hakkında çok yorumlar yapıldı. Çocukların niçin'leri karşısında yaptığımız şeydir bu. Gülümseriz, çünkü hiçbir cevap gelmez aklımıza, çünkü cevap sorudan da anlamsız olur. Çocuklar hiçbir şeyde sınır tanımazlar, hep öteye bakmak, ötede olanı görmek isterler. Ama ötesi yoktur. Nirvana sınırdır, son sınır. Kurtuluştur o, en son çıkmaz...
Sayfa 161 - Metis Yayınları Çeviren Kenan SarıalioğluKitabı okudu
Reklam
Şeytanın Tangosu'nu ara vermeden izlemiştim yedi saat
Üstünlükleri bilinen bu ustaların yanı sıra, son birkaç yılda Macar yönetmen Bela Tarr'ın filmleri de dikkat çekmektedir. Yaklaşık sekiz saat süren Satan's Tango (1994) ve çok daha kı­sa ve son derece yoğun filmi Karanlık Armoniler (Werkmeister Harmonies /2000) olağanüstü ölçülü sunumun yakın zamana ait örneklerini sunar. Satan's
Tam o sırada Elrond Gandalf ile birlikte dışarı çıktı ve Grup’u yanma çağırdı. “Son sözüm şu olacak,” dedi alçak bir sesle. “Yüzük Taşıyıcısı, Hüküm Dağı Macerası‘na başlıyor. Aranızdan bir tek onun bir mesuliyeti var: Yüzük’ü bir kenara atmayacak, Düşman’m uşaklarına vermeyecek, kimsenin, hatta çok mecbur kalmadıkça Grup veya Divan üyelerinin bile ellemesine müsaade etmeyecek. Diğerleri yolda ona yardım etmek üzere hür refakatçılar olarak gidiyorlar. Bahtınıza göre yolda oyalanabilirsiniz, geri gelebilirsiniz, başka yollara sapabilirsiniz. Ne kadar ilerlerseniz aynlmamz da o kadar zor olur; ancak, ne yemin ne de emirle arzu ettiğinizden daha ileri gitmeye bağlanmış değilsiniz. Çünkü henüz yüreklerinizin gücünü bilmiyorsunuz ve yolda her birinizin karşısına ne çıkacağım önceden göremezsiniz.”
"Beni neredeyse kaskatı kestiydi zaten. Gerçekten, az kaldı Bilbo'nun yüzüğünü parmağıma geçiri verecektim. Ortadan yok olmayı çok arzu ettim." "Sakın ha!" dedi Gandalf otururken. "O yüzüğe cidden dikkat et Frodo! Aslında biraz da, bu konuda son bir söz söylemek için geldim."
Julia, ona doğru kıvırta kıvırta yürürken Clay'in göğsünden bir hırıltı yükseldi. Onun mükemmel be- deni; Clay'in hiçbir zaman bıkmayacağı bir şeydi. Julia durdu, ellerini onun omuzlarına koydu ve göğüsleri Clay'in yüzüne değene kadar eğildi. Bir sıcaklık tüm bedenine yayıldı ve Clay, ona ulaşmaya çalıştı, ona dokunmaya can
Sayfa 293
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.