Atsız'ı kaybedeli 45 yıl oldu. Bir fikir, ülkü ve bilim adamının, bir sanatçının ölümünden 45 yıl sonra da yaşaması önemli bir olaydır. Atsız'ın eserleri, yaşadığı döneme göre bugün çok daha fazla okunuyor. Onun birkaç kitabının 04.12.2020 tarihi itibarıyla, kitapyurdu.com'daki satış ve yorum sayılarına bakarak ne kadar çok
Türk romanında derinliği ve karmaşıklığı olan çok yönlü karakterlerin yaratılmadığından yakınılır sık sık. 19. yüzyıl romanında Dostoyevski, Tolstoy, Flaubert gibi yazarlar bireyin kendine özgü kişiliğini yakalamak için onların iç dünyasına yönelir, çok çeşitli yönlerini sahnelerken derinliği olan karmaşık tipler yaratmışlardır. Bu karakterlere bizim romanımızda rastlayamıyorsak, bu durum kısmen şöyle açıklanabilir belki de: Batılılaşmanın günlük hayatımıza yaşayış biçimimize şiddetle yansıdığı bir dönemde toplumsal çalkantıların yazarlarımızı bildirili romana itmesi karakterlerini genelleştirmeye, tipleştirmeye zorlamıştır onları. Bu tipler ister aşk konusunda olsun, ister para konusunda, ister eğlence konusunda, isterse yurtseverlik konusunda olsun, bütün yaptıklarında ve söylediklerinde kendilerine yüklenmiş işleve göre hareket ederler. Çünkü özellikleri önceden tayin olunmuş bir kategorinin özellikleridir. Yazar bunların dışına çıkarak kişilerini fazla bireyleştirmek istemez. Ayrıca divan edebiyatımızdaki bazı yapıtların anlamının alegorik temele; orta oyunu, meddah taklitleri ve Karagöz'de tiplere oturtulmuş olması da bu yöntemi kolaylaştırıcı bir gelenek sağlamıştır herhalde.
İletişim Yayınları
Reklam
Toplumsal gerçeklik yerine bireylerin psikolojik mekanizmasına eğilen Aşk-ı Memnu, Batılılaşmış bir aileyi konu edinmekle beraber, Batılılaşma sorununu işleyen romanlardan farklı bir türe girer ve Mehmet Rauf'un Eylül'ü, Halide Edip Adıvar’ın ilk romanlarıyla birlikte, Türk romanında ayrı bir çizgi oluşturur.
İletişim Yayınları
" Attilâ İlhan'la sık sık mektuplaşıyor ya da telefonlaşıyorduk. Yazdığım bölümleri Ankara'ya gönderiyordum. Bir otobiyografik roman mı yazıyorum, yarı otobiyografik; çevremi mi yazıyordum, ne kadar kurgu, yapıntı, ne kadarı gerçeklikten esinlenmeliydi? Bugün bunca yıl sonra açık seçik çözümleyemiyordum. Attilâ İlhan daha 'cesur' olmamı istiyordu. 'Türk romanında yazılmış şeyler bunlar' diyordu. Daha tahlilci, daha atak olmaya çalışıyordum. Dostlukların Son Günü'ndeki hikayelerden ne kadar uzaklaşmıştım! "
Sayfa 135 - Everest Yayınları
Oryantal Eziklik "H. A. Toptaş Türk Edebiyatının Kafka'sıdır." Y. Ecevit'in bu tanımlaması bir pazarlama dilidir ve bu pazarlama dilinin bir değişim değeri vardır. Şu türden cümleleri hiçbir zaman duyamayız: -Charles Dickens: "İngiltere'nin Peyami Safa'sı... -Jack London: "Amerika'nın Orhan Kemal'i... Erzurum'u "Doğu'nun Paris'i" diye tanımlayanlar vardır ancak Paris'i "Batı'nın Erzurum'u" diye tanımlayan yoktur. Elif Şafak'ın Aşk romanında "Mevlana, Doğu'nun Shakespeare'i..." diye bir cümle geçer, ama kimse "Shakespeare, Batı'nın Mevlana'sı" demez. Bunun nedeni sadece Kafka'nın ya da Shakespeare'in daha çok tanınmış olması değildir. Bu durum, aynı zamanda düşünce merkezinin burada olmadığını göstermektedir. Bu coğrafyadaki düşüncenin, bir başka coğrafyaya göre tanımlandığının kabulüdür. "Doğu'dan bir sanatçıyı Batı'ya sunarken illa ki oradan birisiyle benzeştirme çabası", bir Doğu sporu, bir oryantal ezikliktir. Bu durum "Batı edebiyatına ilişme, oraya eklenme" çabasıdır. Sonuna kadar oryantalist bir tavırdır.
Sayfa 30 - Doğu'nun Kafka'sı Kaç Tanedir?Kitabı okudu
XIX. yüzyıl sonlarında batılı kadınlar, Osmanlı hayatının her an rastlanan bir parçası değildirler. Bu yüzden aşk ve şehvet konularında onların yerini sık sık Osmanlı gayrimüslim kadınlar alır. Bunlar Osmanlı romanına örnek bir aşk süjesi olmaktan ziyade, Batı ahlaki çöküntüsünün uzantısı, şehvet objeleri olarak sokulmuşlardır. İstisnai durumlarda -Ahmet Mithat Efendi'nin Henüz Onyedi Yaşında'sında olduğu gibi genç bir Rum kızı ile genç bir Müslüman arasında temiz bir aşk doğunca da bunu dini engeller önler.
Sayfa 31
Reklam
29 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.