DARÜLFUNÜNUN KARA, DAHA DOĞRU BİR TABİRLE YÜZ KIZARTACAK LİSTESİ
Darülfünunun ıslahatının zamanı yaklaştıkça darülfünunun müderrisleri ve muallimleri arasında gittikçe artan telaş ve dedikoduları yakından seyretmek, ibretle bakılacak bir levhadır. Memleketin ilim ve irfan ordusunun bu başı bozuk erkânı harpları yeni yapılacak Darülfunünun
EDİRNE MEBUSU ŞEREF BEY’E
Şeref Bey,
Şimdiye kadar Millet Meclisinde sesinizin çıktığını hiç işitmemiştik. Halbuki 21-kânunusani-1934 tarihli Hâkimiyeti Milliye de, bana dair yazdığınız yazıda eski bir müverrih gibi konuşuyorsunuz. Tarihten salâhiyetle dem vurmanın moda olduğu şu zamanda, sizin de hiç bir ilmî salâhiyetiniz olmadan bu mevzua
Zeki Velidi Togan’ın Tarihçiliği
Zeki Velidi Togan, biç şüphesiz, tarihe "büyük bir tarihçi" olarak geçecektir. Hatta genç tarihçi Yılmaz Öztuna onun için "şimdiye kadar gelmiş en büyük Türk müverribi" tabirini kullanmıştır.
Zeki Velidi Togan daha pek genç yaşında tarihe milli bir düşünce ile atılmış ve maceralı geçen
1936'da lş Kanunu'nun kabulüne kadar, belli
başlı iş kollanndaki çalışma ilişkilerini düzenleyen özel kanunlar dışında kapsamlı bir iş kanunu mevcut değildi. 24
Çalışma koşullarına dair mevzuat arasında 1921 Hafta Tatili Kanunu, 1935 Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Kanunu
ve çocukların çalıştırılmasını yasaklayıp, gençler ile kadınların istihdamını kurallara bağlayan 1930 Umumi Hıfzıssıhha Kanunu sayılabilir.
Iş mevzuatının kollektif ve örgütsel yanına gelince, Osmanlı dönemine ait şu iki kanun Cumhuriyet dönemine de
sirayet etmişti: 1909 Tatil-i Eşgal (Grev) Kanunu ve 1 909
Cemiyetler Kanunu. Bunlardan birincisi grev hakkını sınırIayıp (Madde 6), kamu menfaati ile ilişkilendirilen son derece geniş bir alanda sendika kurulmasını yasaklıyor ve hükümele grevlerde müdahale edip, işin devamını sağlamak üzere gerekli tedbirleri alma yetkisini tanıyordu (Madde10) .
Ikinci kanun olan Cemiyetler Kanunu ise işçi derneklerinin kurulmasına müsaade etmekle birlikte, bu konuda hükümetin sıkı denetimini öngörüyordu.
1924 Anayasası'nın 70 Maddesinde içtima ve cemiyet
kurma Türklerin doğal haklan olarak kabul edilmişti. Ne
var ki uygulamada bu haklar hiçbir zaman kanunlarla gü
vence altına alınmamıştır; tam aksine 1925 Takrir-i Sükün
Kanunu ve 1926 Ceza Kanunu işçi kuruluş ve hareketlerine
katı sınırlamalar getirmiştir.
MÜHİM BİR DERGİ
Türkiye’nin birçok şehirlerinde çıkarılmakta olan türlü türlü dergiler arasında memlekete faydalı olanları, başlarında ciddi birer ilim adamı bulunanlardır. Kâğıt israfından, değersiz yazılar neşrinden başka bir şeye yaramayan, dergiler yanında, hakikî ilim tevazuu ile çalışarak ortaya pek ciddi neticeler koyan bu dergiler,
Hun başbuğu Uldız, Bizans’ın kendisi ile barış müzakeresi için gönderdiği Trakya umumi valisine “Güneş’in battığı yere kadar her yeri zapt edebilirim” diyerek meydan okumuştu.