(Mustafa Kemal) 1923 yılında İstiklâl Savaşı’nı kazandıktan sonra Türk gazetecilerine yaptığı açıklamalarda daha ihtiyatlı davranacaktı. Dünya savaşı konusundaki sorumluluğu sorulunca, şöyle bir yanıt vermişti: İtiraf ederim ki eski Osmanlı Devleti’nin Dünya Savaşı’na nasıl bir amaçla ve ne elde etmek için girdiğini, yani savaşa katılmaktan
Sayfa 170Kitabı okudu
Şimdi de aynen öyle tüm yaşamın ölümle sona ermediğine güvenip kendini bırakmaktır mesele. Sadece yaşadığımız hayat mevcut biçimiyle sona eriyor, başka bir yaşam için varlık uykusunda dinlenmeye çekiliyordur. Tıpkı uykunun şifa verebileceği gibi varlık uykusu da yaşamın yaralarını iyileştirebilir. Başka bir biçimde yeniden başlamazdan önce. Eski yaşamda halledilmemiş işler şimdi olası bir başka yaşama emanet edilebilir. Daha bu dünyada şen bir sükunetle ucu açık yaşayabilirsiniz böylece. Başka ve yeni bir yaşam olasılığını hesaba katabilirsek yaşlanan sırtımızdan güya biricik olan yaşamımızdan mecburen her bir şeyi talep etmekten kaynaklanan yaşam stresinin yükü hafifler. Peki ya öyle olmazsa? O zaman da o tek yaşamımız güzel bir yaşam olmuştur en azından.
Reklam
Batı’ya satrancı biz öğretmiştik; dünyevi bir şey, bir savaş alanı görünümünde, beyaz ordu ile karanın, içimizdeki iyi ile kötünün ruhsal savaşı olarak. Onlar ne yapmıştılar? Vezirimizi kraliçe, filmizi piskopos yapmıştılar. Önemli değildi. Ama satrancı kendi akıllarının ve dünyadaki akılcılığın zaferi olarak bize geri vermiştiler.
Sayfa 261Kitabı okudu
Bohem bir hayat yaşamakta olan Necip Fazıl’ın, Fransa’da felsefe okuyan Nurettin Topçu’nun tasavvufla rabıta kurarak hidayete ermeleri, İslâmcılığın Erken Cumhuriyet dönemine ait heroik karşı-aydınlanma hikâyeleridir... Onlar cezbeden tarikat, Nakşîbendilik idi. Tasavvuf ekolleri içinde zaten Osmanlı’nın son asırlarında da güçlenmiş olan
Sayfa 422Kitabı okudu
"Memleket mutlaka modern, medeni ve yeni olacaktır. Bizim için bu hayat davasıdır."
Sayfa 13
Eski şehirlerimizde mahallelerin sınırı, ezan sesinin duyulduğu yere kadardır. Ne zaman ki ezan sesi duyulmaz olur, oraya yeni bir mescit yapma zarureti hasıl olmuş demektir. İşte bu nedenle, eski şehirlerimizde minareler ve yine minarelerden oluşmuş bir saltanat hüküm sürer.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.