Uzaya baktığınızda zamanda geriye bakarsınız. Uzayda ne kadar uzağa bakarsanız, o kadar eski bir zamanı görürsünüz. Bu da, kozmosu araştırmak için kullandığımız teleskopların ve aletlerin gerçekten de zaman makineleri olduğu anlamına gelir.
Sevgili Dost, "Su kaynamaya başlayınca buharlaşır, buharla­şınca da hacmi genişler. Geniş hacimli su buharı çay­danlığın içine sığmadığından bir yol bulup dışarı çık­maya çalışır. O zaman ne olur?" diye sordu öğretmen. Ön sırada oturan küçük bir kız gülümseyerek, "Çay­danlığın kapağı tıkır mıkır oynar öğretmenim," dedi. Öğretmen, "Evet, tatlı çocuk," dedi. "Bu olay bir za­manlar bazı bilim adamlarının da dikkatini çekti ve ar­dından makineleri çalıştırmak için yepyeni bir gücün ortaya çıkmasına yol açtı: Buhar gücü." Küçük kız işte o gün suyun gücünü öğrendi. Akarken değirmenlerin çarklarını döndüren, dondu­ğunda buz dağı olup gemileri batıran, buharlaştığında pistonları çıldırtan suyun gücünü. Rüzgarla birleşti­ğinde dalga, ateşle birleştiğinde buhar, soğukla birleş­tiğinde aysberg olabilen su, bardakta ne kadar sakin ve gösterişsiz duruyordu.
Sayfa 164 - Şule Yayınları Ağustos 2019Kitabı okudu
Reklam
Sürekli geçmiş üretiyoruz.Bizler geçmiş fabrikalarıyız. Canlı geçmiş makineleri, başka neyiz ki? Zaman yiyoruz ve geçmiş üretiyoruz. Ölüm bile çözüm değil. İnsanın kendi gider ama geçmişi kalır.
Sayfa 110 - Metis Yayınları / İlk Basım: Ocak 2022Kitabı okudu
Sürekli geçmişi üretiyoruz. Bizler geçmiş fabrikalarıyız. Canlı geçmiş makineleri, başka neyiz ki? Zaman yiyoruz ve geçmiş üretiyoruz. Ölüm bile çözüm değil. İnsanın kendisi gider ama geçmişi kalır. Sonra tüm bu şahsı geçmiş nereye gider? Onu satın alan, toplayan, atan biri var mı? Yoksa rüzgârın sokakta savurduğu eski bir gazete gibi yuvarlanıp durur mu?
Sayfa 110 - Metis Yayınları, 1.Baskı Ocak 2022, Çeviren: Hasine Şen Karadeniz
Endüstri toplumlarında zamanın egemenliği hüküm sürmektedir. Çağımız üretim biçimi, her aşama için belirli bir zaman süresini öngörür. Yalnız fabrikadaki üretim değil, yaşantımızdaki birçok eylemimiz de saatle ayarlanmıştır. Makineleri en üst kapasitede kullanma zorunluluğu, insanları da bu makine temposuna uymaya zorlar.
Sayfa 166 - SayKitabı okudu
ABD’de Singer dikiş makineleri satışının arkasındaki dahi olan Edward Clark 1850’de taksitli satışları başlattı. 125 dolarlık satış fiyatıyla zaman tasarrufu sağlayan bu makine birçok Amerikan evinin kapısından içeri giremiyordu; ama Clark ilk ödeme 5 dolar ve geri kalanı ayda 3 dolar olmak üzere “kiralama-satın alma planını” başlattı. Clark aynı zamanda getir-götür kampanyasını da hayata geçirdi, getirilen her marka dikiş makinesine 50 dolar ödüyor ve tüketiciye yepyeni bir Singer veriyordu. 1890 yılı itibarıyla bir Singer dikiş makinesinin maliyeti 35 dolara düşmüştü. Singer şirketinin finansman planı şu meşhur cümleyle basitleştirilmişti: “Bir dolar ucuza ve haftada bir dolara."
Reklam
465 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.