Hangi günahın ızdırabısın sen Vernalagnia.
Yarım kalmışlıkların bir adı olsaydı biz olurduk herhalde. Tökezlemelerin , soğuk zeminlere çarpmanın adıydı biz olmak.
Sahi biz olabilseydik her satırın sonu uçurum olur muydu? Tüm kelimeler yokuş aşağı bakıyor. Sanki kalemi bıraksam bütün kelimeler teker teker aşağı atlayacak gibi.
Hiç düşünmezdim bizi ayrı şiirlerde. Düşünemezdim.
Başkasına şiir olmak bizim kalemimizi kırarmış . Bir zamanlar tutkuyla süren aşkın ızdırabı da böyle oluyormuş Vernalagnia. Sensizlik üşüyor , ben üşüyorum. Biz üşüyoruz nerdesin? Biz , bizken burnumun dibinden ayrılmayan gövden, Işık nerden vurursa vursun ayırt edebildiğim gölgen yok.
Kışın çabuk üşüyen ellerim şimdi daha çok üşüyor. Kabahat mevsimde değil ki . Yağmur bu yağar, rüzgar bu eser, gök bu gürülder. Sen akışına bırak.
Nereden başladık birbirimizin can evinden kopmaya. Hangi gelişmemiş zihniyetin ürünüdür ayrılık.
Ayrılığın dili ne, rengi ne ?
Kimdir bu ayrılık? Kaç canı yaktı da geldi bizi buldu.
Kaç savaş gördü, kaç okul bitirdi bu ayrılık.
Geldi çattı işte, yolunu kaybetmiş de uğramış dediler.
Öyle değilmiş. Yol da bizdik,yolcu da.
Ağır geldi sevginin yükü. Hakkından gelemedik . Kaybettik biz yolumuzu. Yolumuzu ararken de en çok birbimizi kaybettik .
Acı cesurdur Vernalagnia, acı çekiyorum gülümse.
bir ses bulmalıymışım
doğmak için yeniden Adem’in göğüne.
sıyrılmak için Habil’den
ve yeniden uyumak için uyanmak
kopmalıymışım koynundan Kabil rengi günahın.
~A.KURT~