Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
320 syf.
·
Puan vermedi
Enerjiyi Nereye Koymalı
༄ ༄ ༄
Doğum ile ölüm arasındaki zaman dilimi maddi imkanlar ve manevî değerlerle birey olarak çevre ve toplumla olan ilişkilerin her bir bütünün birikim, kazanımı ömür çerçevesini çizer. Ömür sermayesinin manevî değerleri maddi imkanları yöneten bir ilişki dahilinde sorumluluk ve kalite kazanmanın bir
Bir insanın çaresizliğini kullanarak oyun içinde oyundu. Paranoya gayet akıcı, anlaşılır bir kitap ama giriş konusu bana biraz basit geldi. Ters köşe oldum mu? Oldum. Ummadığım bir sonla bitti. Benim için farkı bir tecrübe oldu. Keyifli okumalar.
Selaam 350 sayfa boyunca (2 gun) beni heyecanlandiran,merak ettiren , gerilimi hissettiren,sehir sehir dolastiran kitaptan sesleniyorum
Oncelikle kitabin yazari cok nazik ve nezaketli, mutevazi ve bir Giresun'lu ne alaka diyebilirsiniz belki ama ben de Giresunluyum ve burda yasamaya da basladim. Kitapta da Giresun sahnelerinin olmasi beni mutlu eden faktorlerden biriydi. Gezip bildigim sokaklarin yazar tarafindan heyecanlandigim bir kitapta betimlenmesi beni cok mutlu etti. Bilmiyorum daha once bu duyguyu yasayan var mi ama. Herneyse kitaba gelecek olursam; yazarin ilk kitabi 'bir intikam polisiyesi' nin devam versiyonu. Ilkinde olay orgusunde kopmalar mevcuttu tam bir akis saglanamamisti ama bu kitapta oyle olmadi. Akiciligi ve olay orgusunun isleyisini cok sevdim. Sadece sona dogru her sey sip sak olmus ve hizlandirilmis gibi ilerledi. Sindire sindire mest eden bi son olabilirdi. Hop o ordan atladi oldu hop o kendini vurdu oldu bitti. Bu da son 50 sayfada falan oluyor yani. Onun haricinde bence gayet guzeldi. Disari ciktigimda da yanimdan ayirmadim ve okudum o kadar ki sardi beni. Kitapta espiriler biraz daha gelistirilip mizah gerilim yapilmasina da cok musaitti bence. Ama tabiki yazarin tercihi. Katil/katilleri tahmin etmistim zaten. Sadece kahramanin bu kadar derin mevzular ortada dolanirken boylesine kor olmasini biraz mantigima yatiramadim. Sonuc olarak ilk kitaba gore daha basariliydi. Ve bence keyifle okunabilecek kitaplardan biri
Distopik Gerçekliğe Bakış: 1984'te Toplum ve Birey
George Orwell'in 1984 romanı, totaliter rejimlerin dehşetini ve bireysel özgürlüğün kırılganlığını anlatan distopik bir başyapıttır. Hikaye, Okyanusya adında totaliter bir rejim tarafından yönetilen bir toplumda Winston Smith adında bir adamın gözünden anlatılır. Bu toplumda Büyük Birader adında her şeyi gören ve duyan bir lider vardır.
Özellikle Psikolojik Gerilim sevenler için okunabilir bir kitap. Hani şu gerçekle hayali ayırt edemediğimiz türden. Yaşananlar gerçek mi paranoya mı ikisine de ihtimali eşit gibi görünüp kimin dost kimin düşman olduğundan emin olamadığımız bir kurgu. Emin olamadıkça da sonunu daha çok merak edip kendimizi yediğimiz bir kitap.
Bir anda kocasının kaybolmasıyla hayatı alt üst olan bir kadın...
Babasının başına neler geldiğini biliyor gibi konuşan hayal aleminde küçük bir çocuk...
Hem arayış hem bir kaçış...
Gizem, aksiyon, sır, aşk, aile, para...
Ve kitaptan bana kalan en önemli nokta; Çocukların yalandan uzak olmalarının ve etkilendikleri gerçekleri bilinç altına kazımalarının çok güzel işlenmiş olması...
Polisiye ve psikolojik gerilim sever biri olarak kitabı sevdim. Çok çok farklı bir konu değildi benim için. Benzeri kurgular okumuştum. Yine de nasıl bitecek diye merak etmekten kendimi alamadım. Benzeri kitaplar okumamış olsaydım "vay bee" diyebilirdim belki. Özellikle olumsuz olarak değinmek istediğim şey ise maalesef çok fazla yazım hatası olması.
Kitabı bitirdikten sonra "Bu da olmamalıydı", "Bu da yapılmalıydı"," Oh şu da iyi oldu" gibi bir çok yorumum oldu tabi. Ama öyle bir kurgu ki işte ne dense spoiler... Söylenebilecek her bir cümle gerilimi ortadan kaldırıp kitabın heyecanını yok edebilir. Şunu söyleyebilirim ki Kafamdaki Dedektif biraz bocaladı ki bu iyi bir şey aslında. Neticede kimse sonunu tahmin edebildiği bir kurguyu okumak istemez.
Masumiyet ve Fedakarlık: Suç ve Ceza'da Sonechka'nın Işığı
Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sı, sıradan bir cinayet romanından çok daha fazlası. Bu kitap, insan ruhunun karanlık dehlizlerine inen, ahlak, felsefe ve psikolojiyi ustalıkla harmanlayan bir başyapıt.
Hikayemiz, yoksulluk ve umutsuzlukla boğuşan Rodion Raskolnikov adında bir gencin etrafında dönüyor. Raskolnikov, kendi yarattığı ahlaki
Dostoyevski'den bir başyapıt daha.. Her zaman düşünmüştüm acaba yolda giderken bana tıpatıp benzeyen birisini görsem ne yapardım ne hissederdim diye. Siz de düşündünüz mü böyle? İşte yazar bu hissi müthiş bir şekilde anlatıyor.
Kitabın yazıldığı 1846 yılında şizofreni,kişilik bölünmesi,paranoya hakkında ne kadar bilgi var ne kadar çalışma var bilmiyorum ama Sayın Fyodor Mihayloviç kesinlikle bir çok Psikiyatri Uzmanına taş çıkarıyor.Öyle ki kitabı okurken ben bile paranoya olmaya başladım bir yerden sonra. İşte bu Dostoyevski'nin gücüdür ve "Öteki" onun en iyi eseri bile sayılmaz.Onun ilerde neler yazacağına dair en büyük işaretlerden birisi bu kitap.
Eksileri yok mu tabii ki var .Ama Dostoyevski'nin en vasat eseri bile herhangi bir yazarın en büyük başyapıtı olabilecek bir kaliteye sahip olduğu için size kesinlikle okumanızı öneriyorum.
Tolstoy'un Anna Karenina'sı çok çeşitli insani duygulara ve zayıflıklara dair harika içgörüler içeriyor; bunların çoğu, romanın ilk kez 1878'de yayımlandığı zamanlardaki kadar bugün de geçerli.
Bunlar arasında sadakatsizlik, paranoya, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, takıntılı arzular, aile hayatının baskıları, ikiyüzlülük, dini
368 syf.
·
Puan vermedi
Cumhuriyetin, bağımsızlığın ve laikliğin tesisi için halkı eğitmenin şart olduğuna inanan idealist, kararlı ve inatçı bir insan. Bunu da başarmak için ilk olarak yeni bir millet inşa etmeye yönelik yeni bayramlar ve özel günler ilan etmeye çalışması sonun başlangıcı olmuş. Zamanın Fransa Konvansiyonu(meclisi) onu 'Catilina'ya benzetmiş ama bu son hamlesi bana Caesar(Julius)' ı hatırlattı.
Dünyayı ve toplumsal yaşamı sadece dikotomiler üzerinden kavrayabilmiş olması ve devrimin karşısında duran herkesi gücü yettiğince ezip geçmesi kendi sonunu getirmiş. Bu arada, "Jakoben" kelimesini ülkemizde sözde-hakaret olarak kullananların da dünyayı sadece dikotomilerle anlayabiliyor olmaları ise ayrı komik.
Robespierre; karşı devrimciler, monarşi yanlıları, soylular, Jirodenler veya ruhban zümresini giyotine gönderirken arkasından gelen vekiller, Robespierre' in kendisine yapılan suikast girişimlerinden sonra paranoya ve psikosomatik hastalıklardan dolayı iyice despotizme yönelmesi ile birlikte O' nun hedefi olmaya başlayınca 27 Temmuz kararlarıyla bu sefer O' nu giyotine gönderiyorlar.
Tarihte büyük iz bırakmış bir insan. Bu insanın ve devrimin tarihini bilmeniz gerek.
Kitap baştan sona bence gerçek hayattaki insanlar ele alınarak yazılmış. Baş karakter Dedektif Erica Foster mükemmel değil. Dahi değil. Gözden kaçırdığı şeyler var. Görür görmez bu kesin böyle diyen bir Sherlock yazılmamış ve bu muhteşem. Polislerin önlerine gelen her cinayette iki göz gezdirmeyle çözmediğini göstermiş yazar. Mükemmel olmadıklarını. Ve ilerledikçe katilin öldürdüğü insanları neden öldürdüğünü de katilin bakış açısından görüyoruz. Polis doğaüstü bir şekilde hemen bağlantı kurmuyor. Ve dosya, dosyalar aslında kitleniyor. Bununla birlikte katilin kadın olmasına verilen tepkiler de gerçek hayattan. Bir kadının katil olabileceği aklımıza nedense yatmıyor. Bunun sorgulanması da gayet iyi yazılmıştı. Dedektifin yükselmek istemesi ama bu konuda önüne taş koyulması da biz tüm kadınların yaşadığı bir şey aslında. Güler yüzlü ol, herkesle uyumlu ama istersen işinde kötü ol yükselirsin mantığı da var.
Katilin ise cinayetleri işleme sebebi de aslında toplumsal eleştiri. Evlilik içi t***vüz olduğunu o evliliğin içinde bulunan kadın dışında kimsenin kabul edememesi, kadına paranoya var diyip uğradığı şiddeti doktorun dahi kabul edememesi bugün televizyona iki saniye baksak bile karşımıza çıkacak şeyler aslında. Erkeğin sözünün kadından daha değerli gözükmesini ve kadının ezilmesinin bir örneği aslında kitap.
Toplumsal eleştirileri iyi yapan bir yazar en azından bu kitapta. Mükemmelleştirme yapmamasını da çok sevdim. Başka bir kitabını daha almıştım onu okumadan sanırım almadığım, çoktan çevrilen diğer kitaplarını da alacağım sanırım.
