Kitabı bitirdikten sonra kapattım ve bir süre kendime gelmeyi bekledim. İnsanların hiçbir çaba harcamadan başarı elde etmeye çalışan, tembel, şakşakçı bir topluluk olmalarına mı sinirlensem, Halit Ayarcı'nın ölümüne mi yoksa kitabımın bitişine mi üzülsem, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün sonuna mı şaşırsam bilemedim.
Saatler Ayarlama Enstitüsü zamanın izini kaybettiren bir roman. Hani insan bir şeyi kaybetmeden değerini bilemezmiş ya, Saatleri Ayarlama Enstitüsü de zamanın önemini anlatmakla kalmayıp zamanın izini kaybettirerek yaşatıyor. Öte yandan anlatılan her karakter farklı zamanlardan ve toplumun farklı kesimlerinden toplanmış insanları temsil ediyor. Aynı zamanda toplumu, insanları ve devleti kara mizah diyebileceğimiz ince bir mizah anlayışıyla eleştiriyor, insanların değerlerini sorgulatıyor. Halit Ayarcı karakteri her şeyin başarılabileceğini yeter ki inanmak gerektiğini bize gösterirken, Hayri İrdal karakteri değişimden korkan, daha geleneksel bir karakteri temsil ediyor. Yine de bu iki karakterin çok yakın dost olması karşıtlığın uyumunu gösteriyor ve kitaba felsefi bakış açısı kazandırıyor. Modernleşme telaşıyla Nuri Efendi gibi çok yetenekli zanaatkarların sayısının azalması ve yapılan işin sevmekten çıkıp para kazanma aracına dönüşmesiyle işteki kalitenin azalması da bir başka eleştiri konusu…
Saatler Ayarlama Enstitüsü, ana olaylardan çok satır araları olan derin bir kitap. Uzun uzun yorumlanabilecek ve üzerinde konuşmaktan zevk alabileceğiniz bir eser.