Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Bazı hikayeler kısa yazılar ama her hece öyle Duygu barındırır ki içinde onu ancak okuyup bitirdiğinde anlarsın her harfin her hecenin içten çoğaldığını. Az lafla ne çok şey anlatıldığını.
Filmini çok severek izlediğim kitabı okurken sahneler gözümün önünden geçip gitti.
Yalın anlatım içinizden birilerinin hikayesi gözlerimizin önünden geçen sessiz sakin.
Onların yaşamı dönemi yansıtırken ilişkileri, toplumu, sevgiyi, fedakarlığı betimlemelerle sade bir şekilde okura sunuyor yazar. Severek okuduğum yazarın kalemiyle tanıştığım eseri tüm okurlara tavsiye ederim
Ali ve Minüre' bin sevdasının anlatıldığı vagonlardan yuva kurulan şiir gibi sevdanın şahidi oğullarının hikayesini okuyoruz. Aşklarına engel olununca kaçıyorlar tutunmaya çalıştıkları hayatlarına oğulları katılır, ikinci bebeğin doğumunda Minüre ölünce yanlız kalır göç ederler başka başka diyarlara. Ordaki sevdalar, hayatlar, siyasi olaylar, gençlik aşkları ile yaşamdan yansıma.
Nar Ağacı - N. BEKİROĞLU /İnsan içinden yenilenmeyince dışından eskir.
Ah, nasıl mümkün şimdi seni unutmak!
Nasıl mümkün okumadan önceki hâle dönmek.
Oysa "Hangi hikâye başladığı yerde bitmemiş ki?" idi son cümlen...
Benim seninle olan hikayem başladığım yerde bitmedi. Seni okuyan benle önceki ben asla aynı yerde olamam...
Hiç, bir resmin sizi alıp geçmiş yıllara sürüklediği oldu mu? Bir albümü kurcalayıp
Hayatımı yazsam roman olur!
Arka planda Nazım Hikmet'in kendi sesiyle okuduğu şu şiir çaladursun, biz de biraz Nazım Hikmet ve kitabı hakkında konuşalım.
youtu.be/w1DfZ3pcaWw
Babasının yirmi beşinci kızı
benim üçüncü karım,
gözlerim, dudaklanm
TARANTA - BABU.
Hayatımı yazsam roman olur diye bir tabir vardır ya, işte; bir adamın 61
İzmir Hikayeleri
İZMİR HİKÂYELERİ / HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
(Spoiler içermektedir.)
Zaman durdurulmaksızın akıp giderken belirli dönemlere bıraktığımız ve artık bir anıdan ibaret olan kesitlerle var oluruz. Dünyaya gelindiğinden bu yana orada burada geçen zaman içinde bir mahallede, bir çatı altında veya bir insanda biriktirilen anılar, arkaya dönüp bakıldığında
Uzun bir aradan sonra herkese merhaba... Biraz uzun bir okuma sondası David Copperfield sonunda bitti... Bunun akabinde de Körlük ile Görmek kitaplarını peş peşe okumayı planlıyorum...
Dickens'ın sevgili çocuğu David Copperfield aslında kendi hayat izlerinden örnekler bulundurduğu, tamamen gerçekçi bir üslupta yazılan eser... Okurken kafanızda
Yaşar Kemalin birçok seri romanını, hikayelerini, röportajlarını okudum. Birçok yerde izledim. Babasının ölümü ile ilgili izler taşıyan romanını hep merak ediyordum. Ama öyle bi zamanda okudum ki uzun sürdü benim için. Daha güzel bi zamanda okumak isterdim.
Yaşar Kemal ile ilgili az bişey bile okumuş bir insan babasının ölümü, üvey kardeşi ile ilgili birkaç bilgi biliyordur. Bu romanda da böyle bi hikaye var. Bir erkeğin kanından olmayan bir çocuğa olan sevgisi beni hem şaşırttı hem de çok mutlu etti. Yanlış bir algı var çünkü bu konuda maalesef. Bunun yanında romanda hak yiyen ağalar, hakkı yenen köylüler,göç etmek zorunda kalan köylüler de var. İlk defa öğrendiğim köylerde yaşanan farklı bi durum da var. Kısacası etrafında yada uzağında yaşanan olaylara sessiz kalmayan klasik Yaşar Kemal var. Bir çocuğun ağzından da bazı olaylar anlatılıyor. O bölümler daha çok okuttu benim açımdan. Okuduğum zamanla ilgili de olabilir ama bazen olay çok uzatılmış gibi geldi.
Bunun haricinde Yaşar Kemalin yazdığı her şey gerçek gibi geliyor. O benim için herhangi bir öykü olmuyor nedense. Hayatının bir döneminde yaşamış ve bize aktarmış. Bu Diyar baştan başa serisini okuduktan sonra özellikle bunu düşündüm.
Harikaydı
2020-20 Asuman Güzelce' nin Uluslararası Kaşgarlı Mahmut Hikaye Yarışmasında 1. Olan eseri Sessiz Göç ; Doğu Türkistan'dan Afganistan' a oradan Türkiye'ye ulaşan bir göç hikayesinin ortağı yapıyor bizi. Kuyaş adında bir kadının üzerinden Doğu Türkistan' da yaşanan insanlık dramını insanın iliklerinde hissettirecek bir anlatımla gözler önüne seriyor. Çaresiz kalan insanların son çare olarak başvurduğu göçe , soluksuz olarak eşlik ediyor ; göç yolunda kaybedilenlere sizin de yüreğiniz yanıyor. Çaresizligin sonucu olarak gerçekleşen göçün aslında çare olmadığına yüreğiniz yanarak şahit oluyorsunuz . Kitabın sonunda uzun yıllar hayalinin kurulduğu Türkiye 'ye ulaşılması bir nevi sizi rahatlatsa da yitip gidenleri düşündükçe son derece anlamlı bir hüzün kaplıyor içinizi. Daha öncede söylemiştim. Türk romancılar Hitler zulmünden kaçan yahudi vatandaşların hikayelerinden güzel eserler ortaya koydular. Bunun yanında Balkan , Kırım, Türkistan göçmenlerinin hikayelerinden de çok derin , okunası ve okutulası eserlerin meydana gelebileceğini .Bunun en güzel kanıtlarından birisi bu kitap oldu , bu konularda daha fazla eser verilmesi dileğiyle şuanda bile Çin zulmü altında bulunan Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın yitiklerine rahmet , kalıp mücadele edenlerine kuvvet diliyorum. Bu gibi eserler sayesinde Tam Bağımsız Doğu Türkistan için yeterli alt yapı oluşturulacaktır.
i.hizliresim.com/Ovl143.jpg
i.hizliresim.com/MVZnZ2.jpg
Ömrün ne kadar kısa ve boş olduğunu en iyi anlatan hikaye benim için Beyhude Ömrüm.. İşte bu ev, bu nerden baksan 50 yıllık sandalye, bu küçük ocak, bu daha çürümemiş hortum Yadigar'ı hatırlattı bana.
Burası ananemin köyü, gerçi merkeze taşındığından beri yılda birkaç gün
