Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
192 syf.
·
Puan vermedi
İlkokuldayız. 25 kişilik tahta sıralı sınıfımızda ders işliyoruz, fasikül dergilerimizden . Dersimiz Türkçe. Öğretmenim 45. sayfayı açmamızı söylüyor. Okuma sırası Ahmet’te. Ahmet Denizin Çağırışı isimli hikayeyi okumaya başlıyor. Hayal dünyamıza dalıyoruz Ahmet’in sesi ve Halikarnas Balıkçısının kelimeleriyle. Daha önceden birkaç defa resmini
Çoğunluğu 12 Mart Muhtırasının dehşetli ortamına dair çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış yazılardan oluşan bir derleme.
68 kuşağının "özgürlük" taleplerinin üstüne bir balyoz gibi iner 12 Mart Muhtırası. Korkunç bir zulüm çarkı da kurulur. Haksız gözaltı ve tutuklamalar, insanlık dışı işkencelerle birlikte yeni bir insan tipi verir
222 syf.
·
Puan vermedi
1903 senesi sonbaharında Aydın’ın Nazilli ilçesi Kuyucak köyünde eşkıyalar bir evi basar ve karı-kocayı öldürür. Olay yerine gelen ilçe kaymakamı dokuz yaşındaki Yusuf’u evlat edinir. Kaymakam, karısı (Şahinde) yüzünden kendisini alkol ve oyuna vermiştir. Netice itibari ile de tefeci birisine borçlanmıştır. İleriki dönemde Yusuf ve kaymakamın kızı Muazzez büyürler.Her kasabada olduğu gibi bu kasabada da kontrolsüz güç dediğimiz sorumsuz birisi Kasaba kabadayısı Şakir adında bir ucuz kahraman yaşar, Şakir Kaymakam kızı Muazzez’i rahatsız eder ve Yusuf tarafından halk tarafından verilen adalet misali kaba kuvvet kullanılarak dövülür. Daha sonra ki aşamada Yusuf ile Muazzez’i evlenirler.Yusuf Edremit’e tahrirat kâtibi olarak çalışmaya başlar. Daha sonra değişen kaymakam kabadayı Şakir’in ve babasının yakın arkadaşıdırlar.Yeni kaymakam Yusuf’u görevinden alır ve süvari tahsildarı yapar, artık Yusuf sürekli görev icabı dışarıdadır. Bu arada eki kaymakamın eşi Şahinde Hanım’ın evi yeni kaymakam ve arkadaşlarının çalgı çengi yeri haline getirir. Muazzez de iffetini yitirmek üzeredir. Bir akşam Yusuf eve gelir, evdeki herkesi öldürür. Karısını gömen Yusuf, atına atlar ve gider.Türk sinemasına da aktarılan Kuyucaklı Yusuf,okumaya değer Sebahattin ALİ eserleri arasında ilklerdedir.Her ne kadar Kürk mantolu Madonna kadar(son dönemde) reklamı olmasada keyifle okuna bilecek kitap gibi kitap arasındadır.Okumayan herkese tavsiyem okusunlar.Kafka gibi erken yaşta hayatını kaybeden yazar en verimli bir dönemde şaibeli bir şekilde hayata veda etmiştir.İyi okumalar…
Kitap; 9 yaşındaki yusuf'un anne ve babasının eşkiyaları tarafından öldürülmesiyle ve Kaymakan Salâhattin beyin Yusuf'u evlat edinmesiyle başlıyor.Salâhattin bey'in eşi Şahinde Hanım sürekli gezen,kızına yeterli ilgi ve alakayı göstermeyen,azla yetinmeyi bilmeyen bir kadın ve Yusuf'u da hiç sevmiyor.Kızının hep zengin biriyle evlenmesini istiyor. Yıllar geçiyor Muazzez ile Yusuf kardeş gibi büyüyorlar;fakat Yusuf Muazzez'e karşı bir şeyler hissetmeye başlıyor ve karşı tarafta boş değil.O dönemin türlü zorluklarına ve saplantılı Şakir'e rağmen evleniyorlar. Tam da o dönemde Salâhattin bey vefat eder ve bütün yük yusuf'a kalır.O dönemin taşrasını ,para'nın egemen olduğu yılları öyle güzel anlatmışki yazar,çok etkileyici ve akıcı bir romandı. Zaten Sabahattin Ali'nin muhteşem betimlemelerini bilmeyeniniz yoktur diye düşünüyorum, bu betimlemelerle resmen kitabın içinde oluyorsunuz. Kuyucaklı Yusuf, Sebahattin Ali'nin yazdığı ilk romanı. Yaşar Kemal, bu kitap için; Kuyucaklı yusuf'u okumasaydım İnce Memed'i yazamazdım diyor.Mutlaka okuyun.
Herkese iyi okumalar
Cümle Kapısı
Nazan Bekiroğlu"nun okuduğum 5.kitabı. Nazan hocam yazdı,biz girdik Cümle kapısından.
Şems'le başladık,Hz.İsa'yla yola çıktık.
Eflatun'agöz kırptık,Dostoyevski'ye "Dosto"dedik.
Dünyaca ünlü zindanların cümle kapıların da durduk,kimler geldi,kimler geçti seyre daldık.
Daniel,Voltaire,Stendhal,Puşkin,gorki,Jack Landon,Oscar Wilde
Ve Dünya Klasikleri teker teker geçti bu kapıdan
Sonrası bizim Cümle Kapısı,ünlü cezaevleri
Sultanlar,şehzadeler
Sonrası...
Kemal Tahir,Namık Kemal,Sebahattin Ali,Rıfat Ilgaz,Vedat Türkali,Can Yücel,Ataol Behramoğlu,Yaşar Kemal
Necip Fazıl..... ve o güzel eserler.
Söz uçtu ama yazıları kaldı.
Nazan hocamın dediği gibi
Biz ne söylersek söyliyelim cümle kapısından sonrası:Ne çare kaderdir!
Her zaman ki gibi yine "muhteşem"diyerek sonlandırıyorum.
İçimizdeki Şeytan, Sebahattin Ali romanları içinde en beğendim oldu.
Edebiyatın genel seyrini düşünecek olursa; anlatı evrenin giderek küçüldüğünü görürüz. Mitler-Efsaneler-Destanlar- Dramatik kurgular vs gider ve gittikçe de insanın içine, en sıradan görünen şeylerin yaman çelişkisine ve büyük karanlığına dalar. İşte içimizdeki Şeytan'da karakterlerinin iç sıkıntısına odaklanan bir roman olarak okunabilir.
Eserin hemen başında Ömer, arkadaşı Nihat ile hayat ve sıkıntı üzerine sohbet eder. Bu sohbette Nihat'ın iç dünyasına ve sıkıntısına, hepimize çok tanıdık gelecek biçimde, tanık oluruz... Çünkü Ömer'in bahsettiği türden sıkıntılar modern insanın sıkıntısıdır. Bu vapur sohbetinin sonunda Ömer, genç ve güzel bir kız görür ve heyecanlanır... Aslında bu açılış sayfaları tüm roman hakkında da fikir verir. Ömer hayatının anlamını aşkta bulur ve tüm sıkıntıları bir an olsun geride kalır. Ancak yalnıza biran için geride kalır... Çünkü Ömer, orta yaşlarına yaklaşırken ve bu kez geçim sıkıntısı duymaya başlar ve bunun bunalımını yaşar... İçindeki şeytan ile savaşı bu aşk-yoksulluk ikilisinde sürer.
İçimizdeki Şeytan, her ne kadar insanın iç sıkıntılarına odaklansa da "dış evren" olaylarına fazlasıyla yer vermesi ve "sıkıntıların" aşk ya da ekonomik sorunların çözümü yollarıyla çözülebileceği alt metnine sahip olması sebebiyle, tam olarak varoluşsal bir roman da sayılmaz.
Ancak yazıldığı 1939 yılını düşünecek olursak son derede "birey merkezli" bir eser olduğu da kolayca söylenebilir.
Sebahattin Ali kitaplarından favorim olan kitaptır kendileri.
Romanın karakterleri Ömer, Macide ve Bedri. Kendi dünyalarında kendilerini aramaya çıkmış ve kaybolmuş, düşmüş içi dolu üç şeytan. En masumları Bedri. hayatının kenara itilmişi asla ortasında bulunmayanı Macide. ve en kaybolmuşu Ömer. Ömer'i küçük bir şey bile heyecanlandırabilir. içinde bir kainat taşır. Ve bir yaprağın ardında koskoca dünyayı görmeden yaşar.
Ömer’in Macide’ye olan aşkı. Ömer’in o kocaman karanlığın arasında yalnız içinde bulunan bir ışıkla dolaştığı yerde ilk gördüğü ışıktı Macide.
“Hayatın daha ne demek olduğunu bilmeyen bir insana yaşamak isteme arzusunu hissettiren şeydi aşk.” diyordu. Yaşamaktan değil daha çok yaşayamamaktan dolayı hayattan çekilmişliğin ve aniden ortasına atılmışlığın şokuyla; “Bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum.” diyordu.
“İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı!
Daha büyük ve insanca bir şey lazımdı.”
Daha büyük ve insanca! Birkaç sözcük insanın şakaklarını zonklatabilir. Benim ve sizlerin. Nefes aldığımızı duyumsadığımız andan itibaren yaşayan bir manaydı bu. Daha yüce. Belki insanüstü...
İnsan şu kâinatta, ancak zerre kadar yer tutan dünyamız üzerinde küçücük cismi ile yaşamaktadır. Buna rağmen Rabbinin yeryüzündeki halifesidir. Bu çok yüksek bir makamdır; o nisbette bir sorumluluk da yükler insana. Hayat felsefesi, davranış biçimi hep bu sorumluluğun idrakine göre şekil alacaktır. "Sebahattin Yaşar"
Her sayfasında Allâh'a, ibadete yer verilen ve her hikayenin sonunu şükretmeye bağlayan güzel anlatıma sahip bir eser.
Biraz anlatım biraz şiirlere yer verilen okunulası tatlı sıcacak bir kitap. Okurken içinizi ısıtıyor, ben severek okudum, sizde okumakla kalın
Hepimiz hayata pozitif bir pencereden bakabilidiğimizi düşünürüz.Ancak penceremizin ne kadar berrak, pozitif olduğunu görebilmemiz, bir başkasının bakışlarıyla da penceremizden seyredebilmemizle ilgilidir.Ben de bu kitabı bu niyetle okuyup, birde yazarın gözünden seyretmek istedim, pozitif bakışı.Yazar, pozitif bakışın bir çok kriterini anlatmış.Benim dikkatimi çeken nokta, yaşadığımız olayları, daha çok görebildiğimiz somut sebepler üzerinden,akıl gözüyle, sebep sonuç odaklı degerlendirmeye meyilliyiz.Boyle bir bakışın, pozitif bakabilmeye yeterli olamayacağını vurgulamış yazar.Yaşanan her hadisenin içinde, gizli ve aşikar ilahi mesajlar olduğunu ve ancak manevi sebep sonuç ilişkisini okuyabilmenin pozitif bir bakışı netice vereceğine dikkat çekmiş.Malumdur ki bunun için de manevi yönümüzü takviye ederek, yaşananların gizemini kalp gözüyle, hissederek anlamaya çalışmalıyız.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Bizi bize anlatıyor, tanıtıyor, insanın yaratılış fıtratında olan vasıflarını kendisine gösteriyor. Yürüyorsunuz kendinizle beraber barışarak
