"En güzel bir şekilde yaratılan insan, şu kâinat ağacının bir meyvesi olarak halkedilmiş. Ve onun bütün güzelliklerinden ve nimetlerinden en güzel şekilde istifade edecek tarzda yaratılmış... Bu âlemin dikkatli bir seyircisi olmuş... Koca dünya, kendisi için güzel bir ev olarak hazırlanmış... Dağlar ve denizler, onun emrine verilmiş, hava latif bir bineği olmuş... Arılar ona bal yapmış, ipekböcekleri onu giydirmiş, koyun ve kuzular onu beslemiş, kendisi çamur yiyen ağaçlar, ellerini uzatarak en lezzetli meyveleri ona takdim etmiş. Ay lambası, Güneş sobası, yıldızlar kandilleri hükmüne geçmiş... Ve insan, Kâinat Sultanının birliğini ve haşmetini, her birisi kendi hususi lisanıyla ilân eden sayısız varlıkların topyekün tercümanı ve takdimcisi olmak vazifesiyle şereflendirilmiş."
İbrahim
İbrâhîm İçimdeki putları devir Elindeki baltayla Kırılan putların yerine yenilerini koyan kim Güneş buzdan evimi yıktı koca buzlar düştü putların boyunları kırıldı İbrâhîm güneşi evime sokan kim Asma bahçelerinde dolaşan güzelleri Buhtunnasır put yaptı ben ki zamansız bahçeleri kucakladım güzeller bende kaldı İbrâhîm gönlümü put sanıp da kıran kim
Sayfa 16 - Everest
Reklam
Gündüz güneş'le özgürsünüz, gece yıldızlarla.ve özgürsünüz güneş ay ya da yıldızlar olmasa da. tüm bunlara gözlerinizi kapadığınızda bile özgürsünüz ...
Güneş hüzünlü hüzünlü yükseldi; güneşin üzerine vurduğu hiçbir şey, sahip olduğu yetenekleri ve güzel duyguları kullanma becerisinden yoksun, kendi yaran ve mutluluğu için bir şeyler yapmayı beceremeyen, dahası bu feci halinin farkında olan ve bu feci halin onu tüketmesi pahasına kendinden vazgeçen bu kadından daha hüzünlü değildi.
Azadlığı istemirem zerre zerre, qram qram Qolumdaki zencirleri qıram gerek Qıram! Qıram! Azadlığı istemirem bir hap kimi, derman kimi İsteyirem sema kimi! Güneş kimi ! Cihan kimi! Çekil! Çekil, ey qesbkâr! Men bu esrin gür sesiyem! Gerek deyil sısqa bulaq. Men ümmanlar teşnesiyem! Halil Rıza Ulutürk
Sayfa 48 - Tün Kitap
Refik Halid
"Ziyafet bitti, fakat ağzınızı silmeden, elinizi yıkamadan, bir de acı kahvemizi içmeden efendiler nereye? Yaz başlangıcında sırtı karnına yapışmış, sarı, sıska, cansız birtakım tahtakuruları çıkar, iğne gibi vücudumuza batarlar, derimizi haşlarlar, kanımızı emerler, sonra sabaha karşı etli, canlı, iri yarı şuraya buraya kaçarlar... Galiba şafak attı, güneş doğuyor; tahtakuruları nereye?
Sayfa 40
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.