ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
Dört nala gidiyoruz, hedefimize, ülkümüze, ana ülkemize
Ey Kerkük, Şanlı Tarihimin mazlumu; Gözü kanla yaşarmış Doğu Türkistan'ım
Ey gözlerinden kocaman yaşlar akan kim silecek şimdi kanları gök bayrağından
Kim durduracak şimdi Kızıl düşmanları üzerine çullanan
Korkma Anayurt sana sahip çıkacak nesil geliyor
Gazi'nin Ey Türk Gençliği dört nala sana geliyor
Tüm mazlum yurtları sarıp sarmaya
Hiç kimse yoksa dahi meydanda
Bir saray basan çıkar kırkı kırklanır milyonlar olur
O sarayı da o Seddi de Çin denilen katilin başına yıkarız
Zamanında geldik, aynı kuvvetle geleceğiz saklanın seddinize yine yıkarız
Mete gibi, Fatih gibi, Mustafa Kemal gibi geleceğiz oraya
Tasalanma Tarihimin şehidi hiç kimse yoksa da meydanda bir saray basan çıkacak
Anıtkabir inşaatı 1943'te başladı ve 10 yıl sürdü. Ankara caddelerinde gerçekleştirilen ve bir önceki bölümde ayrıntılı bir şekilde anlatılan törenin ardından Anıtkabir 10 Kasım 1953'te resmi olarak açıldı. Ancak, herhangi bir inşaatın başlayabilmesi için önce müsait bir yere ve uygun bir tasarıma ihtiyaç vardı. Anıtkabir için yer
Romanın Türü-Nasıl Bir Roman?
Bozkurtların Ölümü evet, bir tarihî romandır; fakat herhangi bir tarihî roman olarak değerlendirilemez. O, bir destandır; bir destanın roman hâline getirilmiş biçimidir. Tarihî roman kavramı, Bozkurtların Ölümü'nü anlatmaya yetmez. Roman kahramanları 621 ile 639 yılları arasında yaşamış gibi görünürler ama
Asker evlatlarım;
Bugün size düşen görev, şimdiye kadar hiçbir orduya nasip olmamıştır. Bu görevi ifa ederken, bir zamanlar dünyayı titretmiş olan Osmanlı Ordularının torunları olduğunuzu gösteriniz ki, din ve devlet düşmanları, bir daha kutsal topraklarımıza ayak basmaya, Kâbe-i Muazzama'ya ve Peygamberimizin mübarek kabrinin bulunduğu Hicaz topraklarını rahatsız etmeye cesaret edemesinler.
Dinini, vatanını ve askerlik namusunu silahıyla savunmayı ve Padişah uğrunda ölümü hiçe saymayı bilir bir Osmanlı ordu ve donanması olduğunu, düşmana etkili bir biçimde gösteriniz.
Hak ve adalet bizde, zulüm ve haksızlık düşmanlarımızda olduğundan, düşmanlarımızı kahru perişan etmek için Allah'ın kesin adaleti ve Yüce Peygamberimizin manevi yardımları bizimle olacaktır.
Bu savaştan geçmişin zararlarını gidermiş, şanlı ve sağlam bir devlet olarak çıkacağımıza eminim.
Bugünkü savaşta birlikte hareket ettiğimiz dünyanın en cesur ve azametli iki ordusuyla silah arkadaşlığı ettiğinizi unutmayın. Şehit olanlarınız önceki şehitlerimize zafer müjdeleri götürsün. Gazi olanlarımızın da savaşı mübarek kılıcı keskin olsun.
O sıralarda sadece otuz dokuz yaşında. O kadar bunalıyor ki, oturup bir mektup yazıyor yol arkadaşına: “Nasılsın? Sıhhatinden, neşenden bize kuvvet ver şanlı Gazi. Görüştüğümüz zaman saçlarımı bembeyaz, yaşımı on sene ileri bulacaksın.”
Mülk-ü Osmani'nin 7. Sultanı, Konstantiniyye'yi Fetheden Kayser-i Rum, Ebu'l Feth, Şanlı Sultan, II. Mehmed Han Hazretleri.
İmparatorluğu'nun gerçek kurucusu olan Fatih Sultan Mehmed Han döneminde Devlet-i Aliyye bir dünya gücü hâline geldi. Fatih’in hükümdarlık dönemi tarihçilikten edebiyata, mimariden medrese eğitimine,
"Bu zahmetler İslam dini yolunadır ki ahirette Allah'ın karşısına çıkınca utanmayalım diyedir. Zira bizim elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer biz zahmete katlanmazsak bize gazi demek yalan olur."
Kayser-i Rum, Şanlı Sultan
Fatih Sultan Mehmet Han
... O sırada daha yüksek rütbeli bir Rus generali kulübeye girdi. Bu, Korgeneral Ganetski idi. Strukof'un alamadığı kılıcı o aldı. Osman Paşa'yı da tevkife hazırlanmışken, kapı birden açıldı. Rus orduları başkomutanı Grandük Nikola eşikte göründü. Sert bir asker selamıyla koca gaziyi selamladı.
"Saygılarımı arza geldim, müşir hazretleri. Rus orduları ve Rus Çarı adına kahraman düşmanımızı selamlamaktan şeref duyarım!"
Kılıcı Korgeneral Ganetski'nin elinden alıp tuttu. Saygıyla Gazi Osman Paşa'ya uzattı:
"Dün nasıl şerefle taşıdıysanız bu kılıcı, bundan sonra da taşımaya layıksınız. Sizin Plevne'de yaptığınızı cihan birleşse yapamazdı. Siz bize değil, açlığa ve yokluğa teslim oldunuz..."
Osman Paşa, Rus generaliyle savaş üstüne bir süre Fransızca sohbet etti. Kılıcı beline bağlanmıştı. "Esir" muamelesi görmeyeceği ve "misafir" kabul edileceği kendisine bildirilmişti.
Sayfa 480 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu