Bu vatan toprağında bir millet diye vâr olduk olalı başlıca şiârımız olan ve her tarafımızda göze çarpan tebaiyyet ( bağlı olma ,buyruk ,kanun) fikri, şiirimizjn son besyuz senesinde de sarâhatle (açıklıkla) göze çarpar. Şiir bahsinde de ordu millet olduğumuzu bir hakikat gibj kabul edebiliriz. Lisânın zevkin tahassüsün (duygulanma) idrâk etmis olduğu yenilik ve tâzelik merhaleleri bizde hiçbir zaman fazla bir aykırılık göstermedi. Gerek şâir ve gerek de nâsirlerimizin zaman zaman ayrılışlari yine çığırın hadd-i marûfunda kaldı.
........ (dönem dönem değinir ve sonra neredeyse şu an bile güncel bir tespite gelir)
Sanat şahsi oldukça şahısların renk renk bir kalabalık olduğu anlaşıldı. Gerçi hâlâ eski tebaiyyet âdetini terk etmemiş olan halk, buna itiraz etmedi ve yalnız hayretle baktı. Ancak seneler geçtikçe halkın nazarında şâir demek toy, küstah, bâlâpervâz (atıp tutan palavraci) sünepe ciddiyetsiz tufeylî (asalak) ve bilhassa akilsiz ve mektep kaçkını bir mahlûk olarak tecelli ediverdi.
Eski zarîfler şuarâ dedikleri vakit, rindane yaşar insanlari derûnî bir tezyifle (alayla) karşıladıkları vakit bile zâhiren hürmet ederlerdi; çünkü bu sınıfın resmilesmis bir itibarı vardı; onu ihmal edemezlerdi. Lâkin zamanımızda şâirler diye bir gençler mevkibi (alay, takim) göründüğü vakit istihkarın (aşağılama ) en pes perdesinden bir mânâ hasıl oluyor.