Aşkın bahçesi de böyle değil mi ? Şayet yalnız hoşlukları, kolaylıkları toplayıp, zorlukları bırakırsak buna “aşk” denebilir mi ? Güzeli sevip çirkini elinin tersiyle itmek en kolayı. Esas mesele iyiyi de kötüyü de sevebilmek; ayrım yapmadan.
Aşk bir mezeydi, küçük bir tabak havyar ya da balmumundan bir günçiçeği; içindeki vantriloğun havyardan ya da günçiçeklerinden bahsettiğini duyabilirdin, fakat gerçek insan her zaman ya sansardı ya da beyaz tavşan. Evelyn lahana bahçesinde hep bacakları açık yatıyor ve ilk gelene parlak, yeşil bir yaprak sunuyordu. Ne var ki yaprağı kemirmek için bir hamle yaptığında lahana bahçesi kahkahayla patlıyordu; ne İsa’nın ne de Immanuel Ödlek Kant’ın tahayyül edebileceği türde parlak, çiyli, vajinal bir kahkaha; çünkü tahmin edebilselerdi dünya bugün bu halde olmazdı, ayrıca ne Kant olurdu ne de Yüce İsa.
Aşk biter, çünkü zaman ve başarı aşkın düşmanıdır. Aşk ancak yeni, gizemli ve tehlikeliyse büyür. Güvenlik aşkı öldürür. Sonsuz bir aşk kendi içinde çelişkidir.
Özlemimin yüksekliğini ne bir usturlapla ne de derinliğini bir iskandille ölçtüm. Çünkü aşk, hele sıla hasretiyle de karışmışsa, zamanı ölçüp yoklayacak her aleti tüketir.