Gece. Karanlık. Yine kar yağıyor. Evvelâ sık. Buğday gibi. Kuru. Sonra lâpa lâpa.
Sabah oluyor. Sessizlik. Bazı evlerin sofalarında, ahırların önünde kürklü köylüler var. Ahır kapıları açılıyor Az sonra hayvanlar başlarını dışarı uzatarak yeryüzünden silinmiş, kaybolmuş hayatı ararlar gibi başlarını sallıyor, kişniyorlar.
Yollar, duvarlar, çalılıklar, kuyular, evler, karlar altında. Ne bir yol, ne bir iz. Yalnız, havada uçuşan karlar. Bazı evlerde sesler işitiliyor; uzak, boğuk, ahenksiz sesler. Kar yağdıkça, sıklaştıkça sesler zayıflıyor; ömürlerinin sonu gelmiş, zayıf, halsiz kelebekler gibi sofaların önüne düşüyor, kesiliyor, soluyorlar.
Kar seyrekleşiyor, yavaş yavaş diniyor, son taneler beyaz sinekler gibi oraya buraya uçuşuyorlar. Bazan hafif bir rüzgâr saçaklardan biraz kar tozu kaldırarak sofalara götürüyor, sonra o da kesiliyor. Ve aşağıda deniz, beyazlar içinde Ayı Dağ görünüyor.
Hava temizleniyor, günlerdir yere inmiş gök, yavaş yavaş yerden ayrılıyor, yükseliyor, mavileşiyor. Köy hâlâ sessiz, kışın ağırlığı altında nefesini tutmuş, bir şey dinliyor, bir şey bekliyor.