Bir televizyon muhabiri bir defasında Sao Paulo’nun iç kesimlerinden on yaşındaki bir çocuk işçiye “Sık rüya görür müsün?” diye sormuştu. “Hayır,” demişti soruya şaşıran çocuk, “Ben sadece kâbus görürüm.” Sayısız çocuğun duygusal varlığı çürümüş, neredeyse kırık bir cam gibi ezilmiş haldedir. Anaç anneler yerine mesleki olarak yetkin ve sevgi dolu öğretmenlere ihtiyaç duymalarının nedeni budur.
İçimde incinmiş bir çocuk ağıdı. Avuç avuç cam kırıkları göz bebeklerimde Düşmemek için kendime tutunuyorum.
Reklam
"Dünya, bir kitab-ı Samedanîdir. Huruf ve kelimatı nefislerine değil belki başkasının zat ve sıfât ve esmasına delâlet ediyorlar. Öyle ise manasını bil, al; nukuşunu bırak git. Hem bir mezraadır, ek ve mahsulünü al, muhafaza et; muzahrefatını at, ehemmiyet verme. Hem birbiri arkasında daim gelen geçen âyineler mecmuasıdır. Öyle ise onlarda tecelli edeni bil, envarını gör ve onlarda tezahür eden esmanın tecelliyatını anla ve müsemmalarını sev ve zevale ve kırılmaya mahkûm olan o cam parçalarından alâkanı kes. Hem seyyar bir ticaretgâhtır. Öyle ise alışverişini yap, gel ve senden kaçan ve sana iltifat etmeyen kafilelerin arkalarından beyhude koşma, yorulma. Hem muvakkat bir seyrangâhtır. Öyle ise nazar-ı ibretle bak ve zahirî çirkin yüzüne değil; belki Cemil-i Bâki'ye bakan gizli, güzel yüzüne dikkat et, hoş ve faydalı bir tenezzüh yap, dön ve o güzel manzaraları irae eden ve güzelleri gösteren perdelerin kapanmasıyla akılsız çocuk gibi ağlama, merak etme. Hem bir misafirhanedir. Öyle ise onu yapan Mihmandar-ı Kerîm'in izni dairesinde ye, iç, şükret. Kanunu dairesinde işle, hareket et. Sonra arkana bakma; çık, git. Herzekârane fuzulî bir surette karışma. Senden ayrılan ve sana ait olmayan şeylerle manasız uğraşma ve geçici işlerine bağlanıp boğulma." (Sözler 225.sh - Risale-i Nur)
Bilmem hangi alemden bu toprağa düşeli, Yataklara serildim cam kırığı döşeli. Kaam bir cenk meydanı kokusu kan ve barut, Elindeyse düşünme,gücün yeterse unut! Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım, Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım. Bana yanmak düşüyor yangın görsem resimde, Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde Alırken dilenciyim veririken de borçluyum, Kalmadı eşya ile aramda hiç bir uyum Taş taş üstüne koysam bozuk diyorlar devir, Bir ok çeksem diyorlar peşinden koş ve çevir! Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlık, Kimse edemez bana benim kadar düşmanlık. İşte; şüpheci aklı çatlatan korkunç nokta; O ki,sonsuz var,nasıl aranır dipsiz yokta Varlıkta, yoklukta herşey onun kulu, Bu noktaya vardım mı el tutuk dil burkulu! Allah’ı hakikate soran kafa ne sakat, Hakikatte ne? Hakkın muradıdır hakikat. Balonunu kaçırmış çocuk gibi ağla dur, Rabbim böyle emretmiş ya dize gel ya kudur! Hayat bir zar içinde hayatı örten bir zar Bana da hayat yeri “Bağlum”köyünde mezar...
93 syf.
·
Puan vermedi
·
23 günde okudu
Fevkalâde memnunum dünyaya geldiğime, toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum. Kutrunun ölçüsünü santimine kadar bilmeme rağmen ve meçhulüm değilken güneşin yanında oyuncaklığı dünya, inanılmayacak kadar büyüktür benim için. Dünyayı dolaşmak, görmediğim balıkları, yemişleri, yıldızları görmek isterdim. Halbuki ben yalnız yazılarda
Kuvayi Milliye Destanı
Kuvayi Milliye DestanıNazım Hikmet Ran · Yapı Kredi Yayınları · 20083,208 okunma
İçimde incinmiş bir çocuk ağıdı Avuç avuç cam kırıkları gözbebeklerimde Düşmemek için kendime tutunuyorum.
KırmızıKediKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.