“… Kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın. Çünkü nedense hepimizde, maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz.”
İnsanlar pek çok nedenden dolayı gerçeklikle bağlantılarını yitirebilirler. Bazen şiddetli depresyon, stres ya da travma insanı uçlara itebilir ve kişi başkalarının delilik gibi gördüğü çarpıtılmış bir zihinsel duruma kaçış yapabilir. Ancak psikoz gibi zihinsel semptomların son kertede fiziksel bir nedeni vardır. Aslında pek çok tıbbi aciliyet kendini ilk etapta sadece zihinsel rahatsızlık belirtileriyle gösterir; hezeyan, akıl karışıklığı, depresyon, kaygı, psikoz veya panik atak.
Reklam
248 syf.
·
Puan vermedi
Sevgili Arsız Ölüm
Sevgili Arsız ölüm Latife Tekin'in okuduğum ilk kitabı ve bu kitaptan sonra tüm eserlerini okumayı düşünüyorum :) Kitabı okurken annem ile teyzemlerin sohbetlerine, kendi çocukluğuma gittim geldim. Kitapta geçen batıl inançlar o kadar tanıdık ki. Aslında herbir aile ferdinin yaşadığı olaylar da çevremizde hep görüp duyduğumuz olaylar. (Büyülü gerçekçiliğin kitaba dokunması dışında) Yine de en azından birisinin mutlu olmasını, Dirmit'in romanın sonunda okuyup hayatını düzenini kurup bizlere deli deli el sallamasını çok isterdim. Kitapta özellikle bazı karakterlerin psikolojik olarak rahatsız olduklarını da düşündüm şizofreni, depresyon gibi. Ayrıca kitap aklıma Müge Anlı'daki Palu ailesini getirdi :) Özellikle Atiye'nin öteki tarafta bunları nasıl açıklayacağım dediğinde Huvat'ın inkar et bunları demesine çok gülmüştüm :) İyi ki okudum zihnimden iyi ki geçti dediğim kitaplardan oldun Sevgili Arsız Ölüm...
Sevgili Arsız Ölüm
Sevgili Arsız ÖlümLatife Tekin · Can Yayınları · 20187,2bin okunma
Taşınmak, boşanmak, ışık azlığı, depresyon vakalarının artmasının belli başlı nedenleriydi.
Travmatik olan hayattı. Hepsi. Bütün hayat. Özellikle de travmatik gibi durmayan ne varsa. Doğmak gibi. Dolayısıyla doğum sonrası depresyon, yeni annelerin yakalandığı psikolojik bir hastalık değil, hayatın tanımıydı. Hayatta kalma isteğinin. Hayata rağmen.
Bir kadın onu terk eden adamdan bahsederken şöyle demişti: "Eğer biri seni terk ederse bu, o kişinin ölümünden daha kötüdür. Hâlâ hayatta olduğunu bilirsin. Bu dayanılmaz bir şey. Söylediğine göre, onu kendini öldürmekten alıkoyan tek şey bu adama duyduğu nefretti: "Kendimi öldürmek üzereydim ama nefretim beni hayatta tuttu." Açıkladığına göre, onu aşmanın, "yasını tutmanın" tek yolu "onu kötülemek, değersizleştirmek, onu öldürmekti."
Sayfa 43 - Encore YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.