Varlık değeri...
Toplumların genelinde ister Doğu olsun, ister Batı olsun doğal bir biçimde erkekler bedenlerini kadınlardan daha az reşhir ederler. Erkekler buna neden daha az ihtiyaç duyarlar sanırsınız? Çünkü sosyal sistem öyle bir biçimdeydi ki erkekler kadınlardan daha fazla insani gelişim ve beden dışı değerler kazanmaya muvaffak olurlar. Dolayısıyla varlıklarını ortaya koymak için bedenlerine ihtiyaçları kalmadı.
Sayfa 67 - Fecr YayıneviKitabı okudu
Bir kısım insanlar da var ki, körü körüne Batı düşmanlığı yaparlar; otobüse binmeyi ve Batılı yöntemlerle öğrenim yapmış bir doktora gitmeyi doğru bulmazlar. Bu fikir; kültürü, uygarlığı, tekniği ve her şeyiyle Batı'yı tümden reddetme biçiminde, özellikle Hindistan ve Japonya halkı ile Yahudi hahamları arasında mevcuttur. Ya İkbâl ne yapıyor? Batı'nm ve Doğu'nun kültürüne, uygarlık ve hayat tarzlarına eleştirici bir kafayla yaklaşıp, "Doğu Hakk'ı gördü, dünyayı görmedi; Batı ise dünyayı gördü, ama Hakk'tan kaçü" diyor. Batı kültürüne topyekûn teslim olmayı Doğu'nun köleleşmesi olarak görüyor ve insanlığın ihtiyacı olan Doğu değerlerinin kaybolup gitmesine göz yumamıyor. Hakk'a tapma, fizik ötesi aşkı, gaybı arama,erdem peşinde koşma ve yaratılış karşısında sürekli kuşku içinde olma... İşte, mutlaklığm, mutlak gerçek ve yaratılış sırrının karşısında didinip duran bu "Doğulu rûh"u bırakmıyor İkbâl. Ama Batı uygarlığını ve tekniğini bilmeden bilinçsizce reddetmeyi de, Batı'nm köleliğini ve egemenliğini kabullenme olarak görüyor.
Reklam
İnsanlık yarısı Doğu'da, yarısı Batı'da birbirinden kopuk kaldığı sürece, bu kopukluk da sürecektir. İki kanadı birbirinden ayrı bir kuşu andırıyor bugünkü durum. Bu iki kanat tek başlarına ne kadar gelişirlerse gelişsinler, bir araya gelmedikçe kuşun yerden kalkması imkânsızdır.
Batı Avrupalıların en inatçı, en uzun süreli, en azılı rakibi Türklerden herkes nefret etmiştir. Çünkü Türk modeli, sosyokültürel açıdan olduğu kadar siyasal ve dinsel açıdan da Avrupa modeline alternatif bir Avrupa-Akdeniz modelidir. Türklerden korkulur çünkü dünyaya dehşet salar ve yüzyıllardır neredeyse hiç bileği bükülememiştir. Türklere imrenilir çünkü klasik çağlarda, devasa ve gösterişli başkentiyle, yaşam biçimiyle, hamamlarıyla, laleleriyle, kahveleriyle vb., daha ince ve narin, "gelişmiş" yaşam ve uygarlığıyla Hristiyan krallıklarından çok daha ileridedir;Doğu Avrupa'da sahip oldukları ve tabii Suriye'deki, Mısır ya da Mağrep'teki pazarları, Kızıldeniz'e, Hint Okyanusu'na ve Karadeniz'e uzanan ticaret kollarıyla herkesin iştahını kabartır.
Sayfa 147 - Bilge Kültür SanatKitabı okudu
"Doğu böyledir Hamid'im, Batı'da bir yaprak düşse o yaprağı düşüren rüzgarı Doğu'da arar Batılılar ve o rüzgarı cezalandırmak için Doğu'nun tüm göğünü ateşe verirler."
Sayfa 52 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
...Batı'da en çok tanınan şairimiz Mevlana. Buna karşılık Yunus Emre, Şeyh Galib, Baki hiç tanınmıyor. Acaba bunun sebebi ne? Mevlana ile Yunus Emre arasında kalite uçurumları mı var ki birini bütün dünya biliyor, ötekinden ise habersiz? Bu sorunun çok basit bir cevabı var: Mevlana Farsça yazdığı için dünya dillerine çevrildi, Yunus Emre ise Türkçenin içine hapsoldu. Çünkü Farsça, özellikle Goethe'nin Fars şairlerini okumak için Farsça öğrenmesinden ve West-östlicher Divan yani Batı-Doğu Divanı kitabını yazmasından sonra, dünya çapında bir edebiyat dili oldu. Bugün bazı yazarlarımızın kitapları çeşitli dillere çevriliyorsa, bunun nedeni önce New York'ta yayımlanmış olmalarıdır...
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.